Metin Demirtaş'a
İncitmeden papatyayı
Ahlatlarla karnını doyuran adam “Metin Demirtaş’a…” 1968 yılını Che Guevera’yı Sokarak şiire Sarı bir yağmur damlasıyla Gömdük seni O, çok sevdiğin şehire… Üstelik, Tek bacaksız! Likya şarapları Dökülesi üstüne… Dökülesi üstüne Akçay’dan kabara- kabara çoğalıp da Toroslarda morlaşan Ve Bey Dağlarının eteklerine Havlu atan Çimen gülüşlü Adam! Acılara, işsizliğe Antiemperyalizme direnen Emek Bayrağının altında Üç kuruşluk adamlara eğmedin boynunu! Yaşlı kollarımızın Dost başı omuzlarından Usulca indirirken seni bitirdiğin macerayı ödünsüz devr aldık! kavganın mirası duruyor önümüzde En iyisi temiz bir ölümü seçerken Bir an da kurtuldun Sen! Ev- İş- Geçim Derdinden… “Balyoz sallamaktan kaplumbağa kabuğuna Dönmüştü elleri” Dediğin/Babanın ayak ucundasın! Umarım, rahatlamışsındır Şimdi… Sağında Ataol, Solunda, Nihat Behram.. Ahmet Turan Oğulların, Nazım-Mehmet-Umut Bir de gurbette ki kızın İç sızın… Ve başucunda Asılı salkım gibi duran elli küsur yıllık eşin Gülsen Abla!.. Ne çok/ Binlerce sevenin var mış ... İyi-kötü anılar edindik bir şeyler çaldık- çaldırdık!/ Gençlik yıllarından… Aslında, Sen hakkını helal eyle! Bir avuç toprak atmak için mi(ş) Helallik sermek için mi(ş) üstüne Gidişinden üç gün sonra 1 Ekim tarihli gazetenin köşesinde şiirini yazmış dava arkadaşımız Perinçek: “Dağları olan şair” Demiş sana Kesip soktum saklıyorum cüzdanımın içinde… Hem yetim Hem öksüz bıraktın! Hoca’nın Eşeği’ni Kim güdecek? Bu vakitten sonra. Teneffüs aralarında terleyip koşan çocuklara Kim verecek? Avuç- avuç şekeri… Hala duruyor/ kerpiçleri hüzünlü Tahtaları kararmış eski evin yerinde demir bir kapı Çek, sürgüsünü çekebilirsen… Tüm bunlar; farzet ki, “Sarı Defter”inden Acı bir kesit/ hüzünlü bir anı Sen ısıttın toprağı Biz avuçlayıp attık sadece Işıklar dökülesi üstüne… Sen doydun kırda-bayırda Sen doyurdun binlerce ahlatı “türkülerde gezer adları” Ve geriye Sevdiğin şiirler kaldı… Bir de Yesen’inden; “Yulafın Sesi” Senin; bir yanın Nazım Bir adın Ruhi Su! Bir yanında Enver Gökçe.. Ahmet Arif/ Aziz Nesin/ Hatta; Vera! Cahit Kulebi’yi unuttum sanma! O, yüzlerde, iyi ki Yüzlerce çekilmiş resimlerin-anıların var… Zira; “Hiçbir şey unutulmuyor Ölenler kadar çabuk” Alp Altundal Olimpos- 11 Ekim 2014 |