Z i Y a NÖ y L e S i N e Benim kitaplarım vardı ayraçlarından ayrılmış berfinle kurutulmuş sayfalarında sarı yüzlü bahar devrik gülümsemelerim vardı mavi kuşların rüzgarında elleri sarmaşık kokan kadınlar geçerdi yağmur yüklü akşamlarda Sen diye biri vardım camdan gamzlerine gül çizen ben diye biri yoktu- kimse yoktu aslında ışığa düşen beyaz gölgelerden soyut saçların geceye değmesin diye, ayın keskin ucuna düşlerimi astığımı bilirdi o semtin kedileri Çok beyazdın suyun ve aynanın bir martı gibi gülüşünde Lehçesi bozuk yer kürenin diyedir eyy kardeşim Theseus hiç bir canlı anlamadı beni... Bir odanın ortasındayken bir masının kalkıp gittiğini usulca bir pencrenin ıslak bir sokağa... Öyledir her zaman mevsim bahardan güze ya da dört heceli bir dize yazan olur / bir taşa ve duvarların eskiyen yüzüne ayan olur/ beyan olur bir ömürdür karınca kadar ince uzun, bir arpa boyu masal olur / güncesine hayal olur Aşk dersin cam bir bıçağın ucunda Z i y a n olur Öylesine bir totem işte avuç içi çizgilerinden öteye devrik bir sayıklama Doğrusal olmayan hayatta doğru nedir diye boyanan her yüzün alfabesi her harfin büyüyen gözlerinde Saklayıp gizini sonsuzlukta Yaşamakla doldurulamaz üç nokta... CC_ |