DOĞAÇLAMAKaldığım gün akşamında Gözü kör amaçlara Adanılan bir kaç gül yaprağı çaresizliği Dayanır ahşap ıslak kapıma Her seferinde kapıldığım bu fırtınanın Dinmeyen sesi Dolarken kulaklarıma Dolar ruhumun penceresinden bedenimin gölgesine ızdırap Kaybolur içinden çıkamadığım o ben Ben karışırım en şiddetli rüzgara Sonrası hep doğaçlama... Ve sus saçmalama İlahi bir aydınlık dururken tam karşında Meçhul bir takvim yaprağı yurdu Karanlık bir işaret bırakır akıl dünyama Sesinde duyulur sesim Sen ve ben Bir perde arkasında Ayakları tüm çıplaklığı ile ortada Bedenler bordo perdenin kucağında Hangi aptallığın güneşinde ısındıysak Bilmiyoruz soğuk gelebilir yanımıza Hadi telaş yapma dur İçini at şu çöpe Her gün bir dert yumurtlama.... Kahvaltıda salam, peynir, söğüş Çay uzun sürer kahvaltıdan başlar öğleye dek Bizim evimizde bulaşıklarda kokar önce biraz Can sıkıntısı bir hayalet gibi ensede Bir de kuş var kafeste... Çırpınan her şey yaşayabilir bu evde Sessizliğin şahına sunulan her dümende Doğaçlama, doğaçlama, doğaçlama Anlık işte o anlık bir hayat bu... Ya sus saçmalama Sığın bu gecede yorgan altına kaçmalara... Geceleri horlama! Yağmalama Suç atma Cevaplama Her şeyi didik didik sorma! Unutma Doğaçlama Olduğunda Anla artık işte Kurcalama.... Bir de... İnsana şiddete hayır! Bir kulağından alıp diğerinden çıkarma... |