Dosta Mektuplar ll
Her şeyi bilip te, gören Allah’ım,
Çok şükür acımız, dindi be Hafız. Çare aratmasın, veren Allah’ım, Dert boğazdan Kalbe, indi be Hafız. Sevda başımızı, yere düşürdü, Bardağı tutanlar, suyu taşırdı, Yürekte uçan yar, yönü şaşırdı, O kuş başka dala, kondu be Hafız. Hatırla maziyi, ne günler gördük, En kral yemişti, Armutla, Çördük, Komşunun kümesten, tavuk çalardık, Daha yaş kaçtı ki, ondu be Hafız Bostanı sürerken, kırıldı omuz, Otu fare yedi, mısırı domuz, Beş vakit namazı, kılan Feramuz, Bu sene yolundan, döndü be Hafız. İnek hasta oldu, buzak düşmedi, Halbuki nakıstı, beni süsmedi, İlk defa bu işe, kafam basmadı, Havsalam almadı, dondu be Hafız. Bilirsin Kavaklar, hiç meyve vermez, Kimi çiçek açar, dalı yeşermez, Her söğüt dalını, suya düşürmez, Yalnızlık insanın, kendi be Hafız. Ağrıyan tek yerim, sanma bacak mı? Her yerim tutuldu, bu müstahak mı? Tüpümü açıktı, yoksa ocak mı? Gümüş Alinin ev, yandı be hafız. Sıkıştık dünyada, ten kafesinde, Sevmek te kalmadı, sevilesimde, Çok geceler bitti, gün ertesinde, Her ne yaşandıysa, dündü be Hafız. Ardından bakardım, yolda yürürken, Ağlardı sevdamız, yemin verirken, Kıvırcık saçlarını, yana örerken, En mutlu olduğum, gündü be Hafız. Baş ettiler bize, eli kanlıyı, Kispete sardılar, yarı canlıyı, Yoklukla kırdılar, delikanlıyı, Muhannet mertliği, yendi be Hafız. İki cümlem kaldı, kızma, kükreme, Gurbetteyim diye, sitem ekleme, Bu son mektubumdur, daha bekleme, Noktadan sonrası, sondu be Hafız. |
Tam da on demişken, on hece var burada.
İyi, güzel, anlamlı yazıyorsunuz da, burada ufak bir nazarlık var Hafız.
O zaman yaşımız, ondu be Hafız
diyelim mi?
Hem hece sağlam olur, hem nazarlık kalkar ortadan.
Dün de, şiiri eklemeden iyice göz gezdirin demiştim Hafız.
Bence bu seriye devam edin.
Karakoç'un Hasan'a mektupları gibi ustalık var çünkü...
Muhabbetle...