Tanrı'da Ağladı!
Şimdi yalın ayak mezarlıkları geziyorum, belki şiir yazmayı öğretecek ölü bir şair’le tanışırım diye!
*** Ben sana yanıma otur dedim, Sen kalktın, hâyâllerime oturdun! Yine mi Mavzer’in Kızı, Yine mi geldik dalgınlığa? Bakma öyle tanımazmış gibi, Şaşkınlıkla geldim sana şaşkınlıkla karşılasana! Ortak bir cümle bulalım artık birbirimize, ‘Ölemedik gitti’ ihtimalleri bırakalım bir köşeye. Ağzımızdan çıkan her kelime de, Bir adım daha uzaklaştık birbirimize, Susmayı bilmedik /susturmayı bilemedik. Ağla! Yol yordam bilenler gitti güneşin doğumuna, Bir biz eksiktik kervanda! Ağladım, Ve Hatırladım! Bu Son hata! 1) Bu sokağın bodrum katında savaş sesleri geliyor Mavzer’in Kızı! Umursamak istemezdim oysa, Çığlıklar arasında tanıdık bir ses duymasaydım eğer! Benim kendimle savaşım bana yetiyordu oysa! Ellerim cebimde dolaşırken sokaklarda, Bir seni zikrediyordum, Bir de seni… Duysana artık Mavzer’in Kızı! Ben ‘Eyvâhlar Makamından’ sesleniyorum sana, Sen ‘Hamd Makamından’ dinlesene. Bildiğim ne kadar ‘iyi temenniler’ varsa hepsi senden yana, Cehennemde hazırlanmış âh’ları hiç bilmesene! En rahat uykuları sahiplen şimdi, Koşma bir daha fırtınalı kâbus’lara, Sana yakışacak rüzgârlar bul / yağmurlar bul Sana yakışacak yollar bul / çocuklar bul. 2) Yine bir gün veya her gün, ya da ne fark eder sensiz bir gün; Kalabalığın karşısında oturmuş düşüncelerimi beyaz mendile atılan bozuk para karşılığı satıyordum. Hatırladım! O gün, Cuma gün, günlerden bir gün, benim için sıradan bir gün, kalabalık için hayırlı gün. Sensiz hayrını göremediğim gün; ‘Nereye gidiyorsunuz’ dedim, ‘Af dilemeye’ dediler, ‘Af ettiniz mi’ dedim, ‘Kimi’ dediler, ‘Kendinizi’ dedim, Güldüler o gün! Yüzünde cenneti taşıyan takvâ ehlileri nerede? Doğduğum evden beri karşılaşamadık, Ne diyelim; belki bir gün. Kalbimin çürüdüğünü bende biliyorum, Elinden gelse beni zindanlara atacağını biliyorum, Çok az dinle beni; Bedenim leş olmadan söyleyemiyorum! Farkediyorum, bizim hikayemiz ülke gündemini etkilemez. Ekonomiye de bir zararı olmaz. Mavzer’in Kızı, ‘böyle şiir de yazılmaz’ Dediğini de biliyorum! Okumazsan ‘ayakkabı boyacısı’ olursun diye korkuturdu babam, okumadım, Boyacı da olmadım. Keşke siyah boyalarım olsaydı, boyalı ellerimle sana bir gül alsaydım. Tamam kızma! Şiir yazamadığımı bende biliyorum. 3) Dediler ki; ‘Dalgınlığın sebebi ne’ Dedim ki; ‘Dargın değilim kimseye’ Ayıkların dünyasından kovulmuş bir sarhoştum kime ne? Gideceğim tek yer çamurlu toprağın yedi kat dibi, elimde hiç koklanmamış saçının teli! Paçalarımı sıvazlayıp yağmurun toplantısına katılmaktı niyetim! Sinirimden güldürmeselerdi beni. Dediler ki; ‘Nereye gidiyorsun’ Dedim ki; ‘Gittim ki ben’ Kalplerindeki kin’lerini ekmek arası yapanların sofrasından kovulmuştum ben. 4) Kalbim bir gecede ihtiyarladı, akşam ezanı okunurken perdeleri kapatıyordum en son gençliğimde! Artık ihtiyar kalbim kaldırmıyor ayrılık küfürlerine! Oturup ağladım bir kitabın dizlerinde, Cümleleriyle başımı okşadı, kokusuyla nefes almamı sağladı. Kalk ayağa ‘bak geldi’ dedi! Kalktım baktım, Serapmış! Kimse gelmemiş, Sokağa gelen de olmamış, Şehir’e gelende olmamış, Ben anladım, o anlamadı! Hissettim, Benimle birlikte Tanrı da Ağladı! |