BEYAZ İSTANBUL
İstanbul, pamuktan beyaz,
İstanbul, bugün bembeyaz. İstanbul, Hiç bu kadar sakin, Bu kadar suskun ve dingin, Hiç bu kadar sessiz olmamıştın, At’a binmiş, utangaç gelin gibisin Sen sessizlik nedir bilir miydin? İstanbul, Alışmışım kavgalarına, hengamelerine, Bir günde dört mevsimi eda edişine, Cazibeli gelirdi tüm hallerin , Şu an mizandan, aleme dönüş umudu kadar hoşsun, Kötülükten arınmak için inzivaya çekilmiş haldesin Hayret! beyaz ve suskun çok daha güzelmişsin. Dünün meşgalesini, telaşını, Ve ekmek kavgasını unutmuşsun İstanbul, Ne o trafik gürültüsü ne o insan yığınlılığı, Ne bozuk insanların leş kokusu, Ne alenen işlenen kadın cinayetleri ve cinayetler, Ne hırsızlık, ne kapkaççılık, Bu ahvalinle İrem bahçesisin, Beşerde, cennette olunurmuş, Anladı bu miskin kul, Şimdi sokaklarında kedilerle, köpeklerle, kuşlarla... Seni seyrediyorum, seni soluyorum, Sana daha çok sevdalandım İstanbul. Güzelmiş beyazın, renkliliğinden, O zamanlar çok albenili gelirdin bana, Hayrandım sana, adeta vurgundum, Oysa şimdi bin vurgunum. Çarşın, pazarın, parkın, cadden, sokağın, Villan, gökdelenin, boğazın, denizin, yazlığın, kışlığın, Tarihin, doğan, ağacın, yamacın... Geçmişin, övündüklerin hepsi senin olsun, Sadece beyaz İstanbul ol düşümde, Buda muradım olsun. |