Bu Sabah Da Babamsız Uyandım
Günlerdir volta atıyorum ruhumun ecnebi kaldırımlarında
Yağmalanmış bir çocuk hüznüyle Vah çeken bakışlar üzerimde Sanki herkes biliyor babasızlığımı Müzevir fırtınalar fısıldarken acımı Haşin bir rüzgâr vuruyor hasretimi yerden yere! Oysa bilmiyorlardı Gittiğinde, ruhum eridi damla damla Baldıran çiçekleri yaktı yüreğimi kor kor Hiç yanmadığım kadar yandım Nemrut’un İbrahim’i ateşe attığı yerde Şimdi feryat-ı figân çeker dilim zikir zikir Gök kubbeye yükselirken dualarım Tutarım ellerinden Unuturum dünkü yenilmişliğimi Ay ışığında inen bir ahu’su olurum yeniden babamın... Ah! İçimde titreyen kimsesizliğim Ah! Köhne dünyamın yalnızlığı Ah! Alev alev hasretim Ah! Sarı saçlarımın şefkati Ah! Cennetimin zaferan çiçeği Ah! Gönül gülistanımın gülü canım babam... Sen, Karun hazinesinden daha değerlim Sen, çürüyen tenimin şarap mahzeni Sen, seher vaktinde yüzümü okşayan Gümüş ibriğimdeki can suyum Sen, boz bulanık hayallerimin pembesi Sen, kuruyan toprağımın güzide cemresi Sen, Ebabil kuşlarının kanatlarında ki bitimsiz özgürlüğüm... Ruhuma giydirdiğim mahşeri kefeni Bir çırpıda sök at öpülesi ellerinle Ab-ı hayatı içelim yudum yudum Kursağımda kalmadan sevincim Meleklerin ipek kanatlarında çık da gel! Ne yokuşlar çıktım yoruldum baba Baktıkça resmine sarıldım baba Ya fırtına oldum ya bir rüzgâr Çağlayamaz oldum duruldum baba Gelip de yaşları gözümden silsen Uzaktan şöyle bir bakıp da gitsen Biliyorum sende dayanamazsın Yaşlı gözlerinle şöyle bir öpsen ... Ah keşke! İntizar yüreğim sürgün olsaydı senin yolunda Toprağına özlemle düşen bir damla yaş olsaydım Sevinçten Mavera’ya uçan kanatsız kuş olsaydım... Gecelere yasladım sırtımı dayandım Bu sabah yine sensiz Baba(m)sız uyandım! Nagihan Ergül şiirime nefesini üfleyen sevgili Nurefşan Adiloğlu’na en kalbi teşekkürlerimle... |
Kutlarım
Yüreğinin sesi daim olsun