1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
1120
Okunma
Tavusun tüylerinin güzelliği aşikâr;
İlahi bir fırçayla kusursuzca boyanmış…
Mevlanın hikmetini anlasak ne büyük kâr;
Nâdâna sır olsa da ariflere ayanmış.
Bir tavus, tüylerini yolarken teker teker,
O sırada bir tavuk, geçmektedir oradan.
Yaklaşarak tavusa “kardeşim merhaba” der;
“Hayırdır çıldırdın mı? akıl versin Yaradan!”
Tavusun derdi başka, nerden anlasın tavuk?
Kıymetli elbisesi avcıların hayali…
Her kafa taşıyamaz, zümrütle süslü kavuk;
Asalet timsalidir böylesinin her hâli.
Tavuğun hayalidir, tavusun kaçtığı ün…
Hedefe varmak için dere tepe aşmıştır!
“Darı ambarındaymış” rüyasında daha dün;
Tanınmanın derdiyle yıllarca uğraşmıştır!
“Ver bana tüylerini, telef etme boş yere;
Bakınsın cümle âlem, takıp takıştırayım!”
“Pişman olma sonradan” desin dursun ne çare;
Beni düşünme sen” der, “giyip yakıştırayım!”
Tavuk alır tüyleri, başlar bir bir takmaya.
“Yakıştı mı?” diyerek fikir alır tavustan…
Acıyan gözleriyle, o da bakar çakmaya!
Çirkine yakışır mı altından olsa fistan?
Yürür kendi yoluna, geçilmez havasından…
Danışarak iş gören, yolda kalıp inlemez!
Kime bela gelirse, hevesi, hevâsından;
Kimi belaya koşar, büyük sözü dinlemez!
Yaklaşılmaz yanına, bizim süslü aktristin!
Tavuklar bir bir çatlar, horozlar kalır hayran…
Kraliçesi artık; dansın, valsin ve pistin;
Gözdesidir herkesin, lakin dönecek devran!
Valse kaldırır onu, yakışıklı bir horoz;
Bizimki “darmadağın” pistte iki dönünce!
Uçuşunca telekler, hemen başlar aforoz;
Alaya alır herkes, şöhret şavkı sönünce!
Artık çok geç olsa da, tavuk anlar tavusu.
“Tüh keşke dinleseydi, olmazdı böyle rezil!”
Belki binbir şekilde ruha kurulur pusu;
Uy nefsine Muradım,her gün bin kere ezil(!)
Murat CANBOLAT
5.0
100% (4)