ÖLÜM GAZELİ
Seni seviyorum diyecek kadar delil vardı elimde.
Dudaklarım en çok seni öperken şımarırlardı… Sen beni yüreğinin en namüsait yerinde indirdiğinden beri, Bir idam mahkûmuـن cellâdının gözündeki pozu gibiyim. Haçlardan yeni söktüm avuçlarımı. Bir tapınağın dibinde gömdüm kederimi. Aklım bir şarapnel parçasıyla vuruldu demin. Her çan sesinde irkildim. Benliğimi kaybettim. Hükümsüzdür… Eşkâlimi bir ressam çizmiş su içtiğim şadırvana. Kendimi orda teşhis ettirdim senden dönen gözlerime. Nabzım evde köhne bir kanepede atarken. Kalbimi bir cami avlusunda buldum dilenirken. Azgın bir kabilenin son müridiyim. Dilimde alengirli şiirlerle gezerim yıllardır. Korkularım umutlarımla savaşırken ceplerimde, Ellerimi ısıtacak bir yerim olmadı. Kıpkırmızı denizler gördüm ortasında balık ölüleri. Devem acıdan toynaklarını yitirdi. Ben çılgın bir kalabalıkta sesimi… Devasa çöllerin ortasında yapayalnızız. Bölük bölük sana gelmek vardı fikrimde. Asya’da vuruldu ordularım. Parça parça ölüyorken bedenim, ellerim nabzımı yokluyor usulca. Hayrını gör diyerekten bana bıraktığın gecelerde, Karabasanlarla zar attık ömrüm üstüne. Hep y/ekti çocukluğumun yamalı pantolonu gibi. Şimdi ben gelmekten bahsediyorum sana. Sen tüm hakları saklı bir sözleşme gibi dönüyorsun bana. Nöbetçi Piyanist |