Suskuyu örtünmektir ölüm’Ey beni onulmaz yaralarla bırakan yedi renge çalan kan’ ’Gizlice devşirilen sustalının ağzında gerilen damar!’ Bilin istemezdim ama; işte söylüyorum En güzel gülüşüyle seslense çıkıp gelse ecel Bu ses cebrâilin sesi der İsmailce süslenirim Annemin kederli, badem nefesli dudakları boynumu öper Gözünden akan zambak yangısını doldurur heybeme Göğüs kafesini parçalar gizliden yuttuğu ağıtları -uğurlar- Böylece geçerim hüzün kaplı uçurtmaların gölgesinden Denizden hayli uzağım lâkin dilimde tuz tadı çenem bağlı Ardımda çocukluğumu, güllerle donatılmış beşiğim bırakırım Salâ veriliyor duyuyorum nidâ ki içimin göklerine kanat kanat Cebimde at nalı, gözlerimde geniş kanadıyla Annemin tülbenti Çekilir içimden ninni sesleri suskuyu örtünen vurulan Anka’yım artık Dilimin servisinden sızan kelime-i tevhit kadar değerli kafiye bir giz Güveyliğimin yanında şeb-i arûsuma doldurduğum çeyiz Çıkarım sunak taşının üstüne -insanların en güzeliyim artık- Bilirim ölmenin hicret olduğunu, göğü süsleyen bulut olmayı bilirim Bilirim kırklara karışmayı yılkı sürüsü gibi doludizgin -silkinirim- ’Ey kadim mısraları gezen tehdit altında ki meşhed’ ’Korkarım haritasız çöllerden garba düşer kızıl bir cem’ Saçlarımı öpücükle tarar sunak taşı susar dilimin kesilen şiirleri Dirimlerimden ve dilimden arınır imgelerim: Şerheyleki şiir bir ihtilâl İhtilâlim intihara dönüşüp kesilen damarım boşalmadan Konuşmak istiyorum kurşuni öfkeyle arşa kanatlanmadan Sonra; kendimi sevinçle atarım buğday kervanlarına Uykularımı huşu içinde öğütür yel değirmeni ustaları Şafaktan süzülen an gibi otağını bağrım üzre kurdu güneş Yakamozlardan gergef beşiğimi dokudum -dolunaylarca- Çünkü bir Anne ellerine doğrulur beşiğindeki çocuk Çünkü isrâ’dır samanyolu bütün yürümeler kâlû bela Ben ölümü kalbimin panayırı, sinemi dolduran Elif bildim Zambaklar durdu geceye tuttu en vurgun yerimden Binlerce şiirin içinden bir mısrayı bir redifi -sadece ateşte okunan- Ayağıma taktığım pranga gibi dilime kilitledim bekledim İlkbahar esrimesi ışıklarla kalbimi gümüş taslarda ezer Kanımdan kınalar yakarım; taki çöl toprağının dudaklarına Kan sağanağı başlayıp çığlığımın yankısı çözülene değin: Baştan sona hüzün baştan sona yadsıyana kadar yüzüm ’Değişmekte haritam sahibini aramakta yılkı bir küheylan’ ’Ey tut beni bırakma kanıma söz değiyor tünüyor nisyan’ ...........Bu sayfayı ziyaret eden her çift göz keder elem görmesin yaş süzülmesin acılara teşekkür ediyorum seçime seçkiye . |
saygılarımla