duvarlarda çatlaklardan akan ırmaklar pencereden düşen sarı sıcağa karışmış masada kibrit çöpünden çizdiğim yollar ezberime aldığım kitabın sayfalarında bitiyor
...
ulak bir geceyim anne bağrımda bildiriler çocukların gözlerinde koşuyorum nefesimde dağlar koca, koca ağaçlara çarpıyor ellerim dışarıda kışa yatık bir mevsim içeride iklimini yitirmiş yalnızlık aklım, fikrim karla kaplı sevgili
umuda sular yağdıran taş çürüğü adamım anne nevresimde kirle yazılmış haritalarda ütopya arsız kentlerin isimsiz meydanlarını özlüyorum tedirgin rüzgarın kapı eşiğinden süzülüşü bunca kederin içine sevgilinin saçlarıyla çarpıyor kurşunu bitmiş kalemin yanında buruşuk kağıt kahır ve hüzün arası bir mektubun yüzünde saklanıyorum
zamanın ilmeğine geçmiş düşlerin asılmayı beklediği silik anılar bulvarındayım anne herkes dağınık hayaller kurmuş bir yerlerde bağımsız türkülerin ateşinde yanan gözlerim uğurlanmış yağmurlara elvedayla bakıyor göğsümün kırsalında eşkıya suretli aşk tam ortasında geceyi giymiş bir kadın duruyor
pencereden gözüken küskünlüğe and insanlar var anne oysa barışın sancağına kardeşliğin bayrağını asmak isterdim dolu dizgin boran kuşları alnımda sınırsız bir dünyanın şiirlerini yazardım kadınlar bacakları arasından doğururken güneşi dik adamların sakallarından toplardım hürriyeti sonra karışırdım denizin tuzuna kıyısında yosun kokularına yaslanmış sevgiliyi bulurdum dizlerine dağılır yıldızlardan çekerdim sevişmeleri
zemheriyle rutubetin kemiklerime ihtilal yaptığı sancıdayım anne romatizmal anılar zatürre sessizliği bir bekleyiş pamuk şekerden çocukgülüşleri rüya bağışla anne bağışla ey memleket hoşgör dünya şah damarın kırmızısında bütün aklım olsa eğer olsa bir göçük bedenimde kurtarırım umuda dair ne varsa ama bağışlayın beni yüreğim turna bir kadında ölmektir bütün inancıma hayat yinede sevgiliye aldanıyor yaşamak
uzaktan duyduğum silah sesleri kabına sığmayan zifiriyi kanatıyor anne bir köy yolunda iğde ağacı olabilirdim şimdi bulutlar geçerdi dağların başından tarlalarda akşam üstü acıları seyrederdim ardımda taşları silik mezarlar kökümün saklanışında ağlayabilirdim gövdeme çökerdi tandır kokusu toprağa sevdalanır susardım bir köy yolunda iğde ağacı olabilirdim anne olabilirdim duvarlar ardı bir başka yerde
öksürükle hapşırmaya sarılı üşüme iliklerime kadar delirmiş havalandırmada bir gül çiçeği pencere pervazında ot koynuma saklanmış sevgili vatan içinde kitaplar dolusu düş gök, yer saçlarıma karışmış bir gece sonsuzluğa trampet çalan okul piyesiyim
çocukluğumun gözlerinden öp anne ağıt sardığın saçlarında sakla beni acımasın ihtiyar yüreğin güneşe şarkılar söylemişlere gidiyorum sen yine kedileri besle, kuşları doyur kalmasın aklım sende
ey turna sevgili avucunun yatağında aksın Dicle kirpiklerinin ucunda büyüt yağmurları gülüşünde dalgalansın Karadeniz doğusu tarih batısı kitabe vatanın çocuklarıyla düşle beni
...
yaşam uzun bir ömrü dayatmak değildi bedene kısa ama onurlu solumasıyla arıtmaktı ruhu
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
BAHOZ şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BAHOZ şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Uzun ve ömürsüzdür yaşam yaradanın geceleri yaşamasına benzer Ne renkleri ne güneşi, nede suyun akışını göremez Yani hiç bir güzelliği ne Yaşar nede zevkine varır sevgili Bülent Onurlu yaşa yeterki kısa olsun ama içi dolu olsun. Dicle senin avuçlarında aksın ama gözlerinden yaş akmasın koca yürek hoşça kal
Ne renkleri ne güneşi, nede suyun akışını göremez
Yani hiç bir güzelliği ne Yaşar nede zevkine varır sevgili Bülent
Onurlu yaşa yeterki kısa olsun ama içi dolu olsun.
Dicle senin avuçlarında aksın ama gözlerinden yaş akmasın koca yürek hoşça kal