çayı zamansız bir anda demle boşver kalabalık olmasın masa sen, ben, ekmek, zeytin, çay birde sarılmış gölgelerimiz
bakarsın yağmur yağar usulca pencerenin bir kanadını açarız damlalar içeriye rüzgarla savruldukça titreye, titreye iyice sokulur gölgelerimiz
eski bir ezgi çalar dört duvara çarpa, çarpa demliğin göğsünden çıkar buhar ezbersizce uzanıp elim eline düşer ansızın kirpiklerin mahcup, utangaç kapanır gözlerin susarsın, susarım, susarız
dışarıda tellerin sığınağından geçer meçhul aşklar ağzı bozuk bir hayat çarpar durur tabelalarda yaşlıca bir dağın eteğinde kıvrılır kar suları ve dargın insanların yalnızlıkları ağrır durur zemheri acılarda
içeride kirlenmiş takvim yaprağını söker gün batımı zamana rehin kalmış düşleri azat eder saçlarından bin kere ölüp, bin kere yaşadığım yokluğunun saklanışlarını tararsın sakallarımdan doğan parmaklarına değer akşam dağılır hüznün gri sancıları artık vuslatın bittiği maviler almıştır sevdayı
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
KAVUŞMA şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KAVUŞMA şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sen bilemezsin Nice aydınlıkları toplayıp Günümün gün görmemiş göğünden Kenarı dantelalı yarınlarla örülmüş Azman rengi bir yazmaya sarıp 4 ucunu çaprazlama kavuştururarak biribirine Saklıyorum işte ahşap oymalı bir çeyiz sandukasında... Bilirim Meyletmezsin, inanamazsın ya bu abuk ritüel seremonilerine Anla işte gericinin biriyim ben Beni geri(n)de bıraktığından beridir... Nerede kalmıştık Haa evet, diyordum ki Olur ya Sağnak bulutlu gürültülü bir gök gününde Yakarız ucunu Bohçaladığım tüm aydınlıkların İliklerine kadar ısınır bakarsın Aşk En uzun şiiri örteriz üzerimize çekiştire çekiştire Ayaklarımız kalacak ya dışarıda Üşüyecek ya olsun Giyiniriz ayaklarımıza çekmecedeki gözü kaçmış kelimeleri Şairliğin canı Cehenneme Kime ne... Yazgısında ağyar parmak izi tesbit edilmiş alnıma düşer belki de Saçlarımım derviş uğramamış dağlarında Omuzunda yokluğumun çıkınını astığı asasıyla gezinerek Olmayacak bir hayale yol çizen Ak düşmüş kirli sakallarında şavkıyan Leza... Elimden tut Birlikte atlayalım Sırat'ın Köprüsü'nden...
yazan kalemi hisseden yüreyi kutlarım