Ah Delal
Ben zindanları bilirim
Sen tüy yastıklı uykuları Ben mezopotamya da açan güneşin kavurucu sıcağını bilirim Sen nakış işlemeli sevdaları bilirsin Ben eli nasırlı, gözleri uykusuz, dizleri yorgun Güleç yüzlü çocukları bilirim Aşk bana uzak, sevda bana uzak Ben dicle’nin fırat’a aşkını bilirim Ben dicle gibi fırat’a aşığım delal Ah delal Çöl gibi kurak topraklar var üstümde Ben kurak topraklarda açan kır çiçeklerini bilirim Sümbülleri, papatyaları, laleleri bilirim Ben karlar ortasında açan kardeleni bilirim delal Ah delal Yıkık dökük bir şehir gibiyim bu aralar Harabeyim, enkaz altında kalmış gibiyim, sanki vurulmuşum Oysa gömleğimin yakasına karanfil takmıştı annem Ben bir karanfil gibi kanamaktayım delal Sanki bir depremin enkazında kalmışım Üstüm başım kerpiç evlerin delik deşik halleri gibi Ah delal Bir kış gibiyim Üşüyorum, yaprak döken bir ağaç gibi Çırılçıplak bir dağ yamacından geçiyorum Kurşun sesleri yankılanıyor dağların doruklarında Eteklerinde gelincikler, ceylanlar, al al gülümsüyor Ah delal Dudaklarımda kaçak tütün Heybemde somun ekmek kırıntıları Patika yolları adımlıyorum Bir mülteci gibi sığınıyorum Ağaç kovuğundaki kuş yuvalarına Sarılıyorum, öpüyorum, kokluyorum Özgürlüğe sarılır gibi Sonra bir mayın sesi Bir mavzer sesi bir birine karışıyor Vurun ulan diyorum içimden Vurmazsanız namertsiniz diyorum Bazen kendi kendime kızıyorum Ben bazen sesimi yükseltirim kendime Oysa ben sadece türkü söylerken sesimi yükseltirdim Ah delal Kaç mevsim, kaç iklim var içimde bir bilsen Oysa ben gökkuşağının yedi renginide seviyordum Şimdi karanlık bir gece gibiyim Kış benim, soğuk benim, kar benim Fırtına, poyraz benim Ama unutma delal Ben mezopotamya da doğan güneşe sevdalıyım O güneş bir gün üstüme doğacak biliyorum O zaman ben bahar olacam delal Sen bahar da açan çiçek olacaksın Papatya, sümbül, lale gibi kokacağım Senin ellerin tenime değmiş gibi delal İbrahim Dalkılıç 17/12/2014 izmir |