sorma yaşanmışlığı cevapsızlıkla anla beni kuşlar vurulmuş başaklar bir yerde sarı hep bir zaman kaçaklığı sorma susarak anla beni eksilmiş bak düşler dağınık seremoni hayat denize sıfır hayal kentinde bir başına senim işte
ardım sıra aşk ol bana sevdalı uzak ihtimal mektubu olur adressiz gözlerine düşerim güvercin kanadıyla
ağır, ağır tütünlerim küsmüşlüğünü bütün yangınlar sonrası ağrılarıyla sevmeler sarıp iklimine uğrarım bir eşkıya zamanı kül çoğalır çoban ateşi gurbette sılaya hazan düşmüş bir hikaye olurum
uğra bana her romatizma sancılı düşün içine kat seni kabuslar ayıkladığım bir gecenin uykusunda ellerinde militan aşklar göğsümün soluna uzan saçlarına teker, teker devrimler takayım
sokak tabelası pasına sürünmüş rüzgar pencerenin kıyısına demirler bir aralık ayı sen lapa,lapa karları sallarsın Cudi’nin gözlerinde içim kıyım, dışım telaşlı adam gülüşünün ortasına usulca bırakırım krizantemleri kalbimin tüm topraklarında kurarım sınırsız bir ülke sen olursun başkenti
ne kadar çok üşüyen sevda var bilirsin tenlerine ayrılığı sürüp ayrı istikametlerin zehiri olurlar sen hiç gitme taş duvar ol tutsaklığıma dövülmüş geçmişime cumartesi annesi yenilmemiş dağlarıma çıplak ayaklarınla gel birileri kimliğini kaybetmiş bakar hayata sen benim anam, bacım, yoldaşım, kadınım ol kal
o mülteci kentlerin yollarında sığınmacı olmadan aykırı bir ihtilal ol güneşin memesinden sağılan süt olsun hürriyetin dilinin ucundaki ana lisanınla türküler söyle ben bu kentin etrafına saçılmış metropol yitirmelerine ayak uydurmadan aşkın resmini çizerim şiirlere senin sustuğun vakitlerde konuşurum gözlerinle
sen ağla avuçlarım çocuk bahçeleri toplarım onları acını saklama acın acımdır beraber ağrır beraber güleriz yaraların çoktur bilirim yaralarına ilişme kabuğunu bağlar sabaha günaydınlar takarak doğaçlarız günü sen ağla kirpiklerinden öperim seni
kafasını kuma sokmuş ömürler dünyasında kırılgan zaferler büyütmeye and olmuş kitapların üzerine düşerken gecenin lacivert elbisesi biz seninle dağınık sayfaların arasında sohbet ederiz benim tütünümün külleri dokunur dudaklarına senin kahvenin buğusu serilir yüzümün coğrafyasına demlenmiş uykusuzluğun tek şekerli yerinde sevişen yağmurla toprak olur sarkaçlara ses saklamış kuşlarla böleriz karanlığı
şimdi kente çisil, çisil yağmur yağıyor biliyormusun milyonlarca sana merhaba çisilim anladım ki bir tek sen anladın beni yüreğinde pamuk şekerli bir çocuk gülüşüne yarını takıp gelmişsin artık gemileri yaktım küllerini aşkı kirletenlere savurdum
bu son bir uyanıştır sevdaya dair alın terimle yıkadığım benliğim benliğine aşktır sevgili...merhaba..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YAĞMUR YÜZLÜ ( PAPATYA MASALI ) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YAĞMUR YÜZLÜ ( PAPATYA MASALI ) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bir yürek bu kadar mı zengin olur? Yine bir yürek bu kadar mı gerçekçi olur? Duygular ve fikirler Oya gibi işlenmiş mısralara sevgili Bülent Yüreğine sağlık hoşça kal
Kırç yalamış dilime küpe ettiğim Afaroz suskularımın Aralık kalan bir kapıdan tekme tokat kovuluşu adına...
İnce uzun topuklarını kırıta kırıta tenime batıran Sürtük bir rüzgarın Ruju bayatlamış dudaklarından solurdum kokunu Ki sorduklarında En şık cevapsızlığımdın Cevap anahtarında işaretlenmemiş Boş bırakılmış... Cahilin biriydim zati ben, Aşk tanımlamasında Aşk hiç tamlamamıştı beni Tamlayanım, tamamlayanım olmamıştı hiç... Olsundu Ben yine adını yazıyordum dudaklarıma Kanata kanata dişlerimin keskinliğiyle... Ben susayım Sen oku kendini Çeneme sızan Boynuma dolanan alfabelerimin kızıl maisinde, hece hece...
Yastık altı ettiğim mısralarına yatırırdım başımı "Gökten 3 Elmanın Düşeceği Yok" olan anestezik bir masal Duy eşiğimin ilk basamağında zırıl zırıl ağlayan... Koynumda İçi boşaltılmış Eşrûiyeti gayrı'lanmış yalaz yalaz bir ceset... Küvözde beklettiğim beynimi eşeliyorum tırnaklarımla Soluk alış verişine ayıracak vaktim yok Pazarlıksız oturuyorum masaya Hangi oyunda kaybettim ben seni...
Boynumu Vurmalarına itirazsız uzattığım Kanımdan çıkarılan kılıncın tek hamlesi adına... Papatya Masal-llar-ına mı ısmarladın Vandal bir başı bozuklukla Çınar'a Vak'a diye asılan İllegal ayaklanmalarımı...
uğra bana her romatizma sancılı düşün içine kat seni kabuslar ayıkladığım bir gecenin uykusunda ellerinde militan aşklar göğsümün soluna uzan saçlarına teker, teker devrimler takayım