Kar Kemancısı
yürüyordu kar kemancısı
izleri dağa doğru uzayan taze uyanışların bittiği yerde başını öne eğen çiçeklere eşlik ediyordu sesiz odamızı gümüş yüzlü hafifliğe bürüyen kokuların kol gezdiği pencerelerin aralığı çıplak bilekleriyle çamaşırlar asan kar kadından başkası değil evimizin direği gibi çok ve çabuk çoğalıyor çarşafları silkelerken kırmızı panjurlar uyuya dursun biliyorum sıcaktır içi kıpırdayan heyecanım her gün cama yansıyan yüzünü hüzünlü bahçelere düşüren cilalı baston tavuk hırsızı çakalların değil yürümeyi bilmeyen kardeşimin ayak izleri çatımıza kanatlarını değdiren kemancının nefesi ürperen kar kuşlarının kanını ısıtıyor ve belki de onlar incindiğim de üstümü örten gölgelerinden korktuğum ölü dudaklı vadilerin sisi olanları unutuyorum ışığı yakıp sandık eski mi eski bir kokusu anemin buruşuk yastığı babamı soracak oluyorum senelerdir kapıyı çalan biri biz mi büyümedik yoksa hiç mi bahar gelmedi durma sobamızı yak sol yanımızı kış geçmeden gece beyaz notalarını savursun keman uyuyan çocukluğumun üstüne. |
sandık eski mi eski
bir kokusu anemin buruşuk yastığı
babamı soracak oluyorum
senelerdir kapıyı vurup kaçan biri
biz mi büyümedik
yoksa hiç mi bahar gelmedi
durma sobamızı yak
sol yamızı kış geçmeden
gece beyaz notalarını savursun keman
uyuyan çocukluğumun üstüne
Çocukluğum güzel anlatılmış tebriklerimle