EĞRETİ GELİN..
Sevmek için çıkardın sen sokağa..
Toprak yollar, terk edilmiş kumsallardı senin yurdun.. Şehir bitmişti.. Herkes şehirden kaçmayı düşünürdü.. Sense insanlara sevmeyi, hatırlatmayı umuyordun.. Mor pencereli bir kapıcı dairesinde kalırdın.. Evinin her yerinden görülen bir kelebek yaşardı senin.. Aşktı bunun adı.. Bildiklerin, deneyimlerin vardı... Evin o kadar rutubetli olurdu ki.. Yatağının altında, iki akrep sevgili beklerdi sanki... Yıllarca pusuya yatmış rutubet.. Sakladığın fotoğrafların, kalbini oyardı.. Mor pencereli bir kapıcı dairesinde kalırdın.. Evin sancılar içinde yanardı.. Kimsenin haberi yoktu... Görmediğin aşklardan oluşan bir kabile kurmuştun.. Girdiğin hayatlardan taşırdın onları evine.. Bir süreliğine misafir olduğun evlerin içinde, umut bakınırdın.. Hor görülmüşlüğe eğerdin yüzünü.. Saklardın Islak , kesik , kırılgan yüreğini.. Sevmek için çıkardın sen sokağa.. Ama hayaletlerle dönerdin geriye.. Kimsesiz, kayıp kalpsiz cesetler taşırdın evine.. Çok yoksuldun.. Öylesine yoksuldun ki, yoksulluk bile acırdı sana.. Senin birini sevmen, dünya’nın bütün dertlerini.. Bütün acılarını göğüslemeye, hazır olduğun anlamına gelirdi.. Mor pencereli bir kapıcı dairesinde kalırdın.. Sen sevmek için çıkardın sokağa... Önün, ardın, sağın, solun fısıltı.. Buram buram kokusunu alırdın suskun söylentilerin.. Bilirdin..! Eğreti gelindin sen.. Eğreti gelin.. 26/10/2014 |