ARINMA / ÜŞÜMEkandırdığımız düşler bir gün hayal kırıklığıyla intikam alır ... nereden biliriz ki üç vakte kadar haber alacağımızı? bariyerlere çarpmış yolcu özlemler kabuğu sert rüyalarda dağılınca kan ter içinde uyanışlara solur gece bir tek ruh anlamaz seni bir tek nefret çözer ilmiğini acının kanadıkça kanarsın yalancı sevinçlere direnen tövbeler ağır günahların altında ezildiği vakit trenler geçer uzakların dağ gölgelerinden buruşuk dualar saçılır asfalt rengi susmalara boylu boyunca uzanmış dertlerin düzargahı dinlemekten usandığın içli bir hikaye olur acırsın.. acırsın ki acıdığın kadar ağlarsın ağlarsın susturamazsın yağmuru sanırım kuruyor limanın rüzgarı kentin bağrışları içlere çekildi biri gelse gelsede bunca kırıkları alsa gülüşüyle dersin,derim,derler ... nereden biliriz doğaçlama hayatı ezberin rahmine dökülen sabit bakışların angarya öğretileriyle kandırırız kendimizi ne bir bardak suyun yudumlanışı nede gramafondan çıkan çatlak ses duyulur göğsüne sıkılmış yokluğun çığlığıyla bir kanepenin kışına yatarsın kapının altından süzülen sevgiliye uzatır elini,uzatırda dokunamassın kayıp bir kıta gibi arar durursun aşkı susarsın, konuşur yürek yürek bin asırlık akla ermiş kahin dervişe sağılan gurbet pişmanlıktır aşk gözlerinin bulutlarında saklanır üşür yorulur biter başlar çocuktur aşk büyütmesini bilerek yaşatmaktır kapanır birazdan gecenin lambası tuhaf ayrıntılar içinde aranır olmayan kir pas içinde şiirler saçılır masanın yüzüne bir ayağı aksak ezgi başlar acırsın acırsın ki kanarsın kanamaktan ağlarsın ... nasılda güzeldir değil mi paylaşmanın hasat zamanı gök iki kanadıyla sürer yüreği paramparça yaşamlar birleşir duvara yazılmış öksüz sevdalar delirir uçar uzaklara gözden ırak hasret ayıp değildir doğurgan gülmek başını alıp giden ömre sarılmak çok güzeldir ama çatırdar bir yerlerde sevmeler iskeletleri çıkmış çocuklar kurur çiçek gibi özrü kabahatinden büyük bombalar kendinde küçük umutlar biriktirmişleri öldürür ekmeğinin arasına koyduğun zulümdür artık yediğin ayaklarını atıp dünyanın merkezine vicdansız renginde çayını yudumlayıp kirletirsin göğün mavilerini aşşağılık dürtüdür bizi yıkan yıkan,yıktıran ve telaşı gri dumanlar alır krater günleri kasılmış yalnızlıklar düşerken varoş kapılara ardına bakmadan gitmeye meyildir bakmaların durma git demeye uğraşan bir dilin anatomisi yapılır tozlu raflardan indirilen bir yüreğin içine koyulup az gelişmiş bir ülkenin bağırsaklarına kapatılır acırsın acırsın ki boş hanedir gözlerin dalarsın dalarsın çıkamassın ... yani yani diyerek uzar sonsuz başkalaşır iklim dönmez dünya kirlenir aşk büyümez çocuklar tünenir insana dair ne varsa ..! |
Çoğu kez inandiririz kendimizi olacağına.
Ama olmaz, dur der zaman ve acımasızların.Uyanırız içimiz burkularak
Nefret ve isyana düşer hayali sukuta uğrayan yürek.
Tutamadığın tövbelerin ezilirsiniz ağırlığında, Dideler sel olur akar akar.
Arar durur sevdayı arayan yürek,bulamazsın.
Dilin susmada susmaz yüreğin ümitsizlık karanlığında kaybolurum, kahrolursunuz.
Diyor koca yürekli şair. Eziliyor ulaşamadığı emellerinin altında şair
Hoşça kal sayende bu tip şiirleri çözer oldum.
Itiraf edeyim hiç kolay olmadı deli çocuk hoşça kal