KIRIK HATIRALARŞimdi güneşin yitirdiği akşamların koynundayım Yarım yamalak yaşanan kuşatılmış düşüncelerin Zifiri karanlığı doğuyor penceremde Özlemi içimde sevdiklerimin Karşı kıyılarda bulutlar işleniyor Güneşin al rengi vurmuş dağların ardına Sarı kasım patları sürgün gün doğmamış seher yapraklarını Örselenmiş duygular Hani uzun bir iç çekiştir hayat Hasretliktir bir ananın yavrularına Bir kuştur avucundan uçup gidiveren Ne olduğunu bile anlayamadan Özlemler dev bir yalnızlığa dönüşür Gökyüzü kadar büyük bir boşluklar Kayboluverirsin içinde ne uzak ne de yakında saatler Çalar hep beyninde her gün aynı saatte Karnavallar gibi zil zurna maskelenmiş Kulaklarında uğultu duyulmaz çağırdığında bir ses Güneşin kavurduğu o ıssız limanda Yıkık bir yürek gibi kimsesiz yalnızların düğün gecesi Mavi okyonuslarda kaybolan martılar Sır dolu savrulan hayatlar Hani nerde o eski şehirlerdeki arnavut kaldırımları Bahçe duvarlarını sevgiyle aşan sardunyalar sakız çiçekleri Yabancı memleketlerden birdefelığına açan sıklemenler Afkika menekşesini baş tacı ettiniz evlerinizi bahçeler yerine Sırıksıklam anılar ağlıyor köy yollarında Köşe başlarında konteynırlarda takımı bozulan babannelerin kahve fincanları İnsanlar tanımıyorlar ne büyüğü ne küçüğü hatta kendilerini kendi gölgelerinden bile kaçıyorlar Hey gidi koca dünya düzeni bozuk dünya Her şey hazır her şey elinin altında Yerinden kalkıp su içmek için üşeniyor çoluk çocuk Böylemi olurdu eskiden oysa Kır be öksüz kalmış sokakların telini Dokun ansızın batır kirpiklerini güneşin Mavi atlastan dikmiş kaftanını Bal rengi sırmalar yakalarında Katran karası geceleri unut Unut sabır taşları çatlasın Yarim mavi giymiş nazar değmesin Maviler mavisi gök kubbe İçinde neler taşırsın Yağmurlar bulutlar kuşlar saklı içinde Bir halı gibi döşenir önüme yeryüzün Ben sana meyil verdim ansızın Gidiyor arkasına bakmadan gidiyor Gelmekle gitmek bir tek insanın elinde değil Her şey yarım yaşanan hikayelerin öyküsü Düş gören çocuklar gibi şen Unut her şeyi unut Yaşananlar gerçek değil Ne ayaklarımızın altındaki toprak bizim Ne içimizde taşıdığımız yürek Kalbini ak alnına takmış çocuk Gözleri bana bakıyor gülümsüyor Oda tüm çocuklar gibi çocuk Yüreklerinde serçeler uçuruyor Peri kızı gibi beyazlar giymiş Artislik pozlarını vermiş fotoraflarda Ellerini göğe kaldırmış duruyor öylece Duvarda yıllar evvel babanannesinin kucağından Bana bakıyor duvardan Kıyısında oturduğum şehir Kır çiçeklerini kıskanırdı her bahar Akşam karanlıkları çöktü mü Her kişi birbirinden bihaber Hani salıncağı sallanan beşikler Han kapıları gibi belli değil Doludur giren çıkan Geceyi asıyorum gözlerinin içine Sığ bana bakan her düşünce Kurumuş bir bir papatyalar Bakıyorlar her gece aya Kurumuş toprakta can çekişirken Nurten Ak Aygen 23.10.2014 |