ÖLÜM DURAĞI
Yaslanmış penceresine tılsımını okuyor
Ölümü beklediğimi söylemedim henüz İşte! Yağmurun beklediği otobüs de geliyor -beni de fazla bekletmezler gibi geliyor- Yağmurlara karışacağımı söylemedim henüz. Bir veda gibi genç kızın alnındayım Gecenin ışıkları bana çalışıyor Gizliyorum yolumu, hoşça kalın Kadınlar yalnızlığa çabuk alışıyor… Oysa ben saat gibi kuruluyorum hüzne Biraz konuşsam buğulanıyorum Göğsüm çatlayarak açılıyor yalınlığa Çıkıp yürüsem iskelede, yoruluyorum… Zaman elleriyle yoğuruyor hamurumu Caddelerde yürüyen bir ceset oluyorum Eylül akşamlarında geliyorum dünyaya Bir kitaba başlasam ortasında ölüyorum. İstanbul 7,9,14 |
Eli elime değmedi
Değse ise ölür idim,
Dili dilime değmedi
Değse ise ölür idim.
Bana gönlünü vermedi
Gönül bahçeme girmedi
Bahçemde güller dermedi
Derse ise ölür idim.
Gönlüm yüceden inmedi
Ağlar ağıt hiç dinmedi
Gözde yaşı yar silmedi
Silse ise ölür idim.
Aklım aşkıma yetmedi
Başımdan aklım gitmedi
Sevdiğimi yar bilmedi
Bilse ise ölür idim.
Namelerimi dermedi
Bakışla sevgi örmedi
Gözü gözümü görmedi
Görse ise ölür idim
İSMAİLOĞLU değmedi
Kendisini hiç övmedi
Sevdim fakat o sevmedi
Sevse ise ölür idim.
---- 08.03.1960 - İslahiye
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ - İstanbul