Roboski
Roboski ....
Musa utandı kavminden başını eğdi, Tur -i Sina dağına kavminden kaçarak , Tanrıya sığındı ’benim halkım insanları öldüremez’ dedi . ve yıllarca sustu , yüzünü elleriyle kapatarak sırtını döndü kavmine.. İsa kavminin azgınlıklarına dayanamayıp yinede kavminin başına gele bilecek belalardan korkup; ’Tanrım, Tanrım .. Bağışla onları , ne yaptıklarını bilmiyorlar’ dedi .. sonra dayanamadı kavminin azgınlıklarına , gece gündüz dua ederek ’Tanrım , beni de yanına al ’ dedi boynunu eğerek.. Tanrı ümmetinin azgınlıklarını gösterdi Muhammed’e Miraç gecesinde , Muhammed elleriyle yüzünü kapatarak hıçkırıklarla ağladı . gözlerinden bir damla yaş süzüldü , sonrasında dizlerinin bağı çözülerek , diz üstü düştü olduğu yere. avuçlarını semaya kaldırarak; ’ Tanrım bağışla ümmetimi , bağışla onları ’ Dudaklarının arasından ağıt gibi döküldü cümleleri ’bu muydu benim ümmetim ? sizi bir birinize kırdıran bu yalan dünya mallarımıydı ? benim ümmetim de mi katil sürüsünden oldu.... ? ’ Roboski ... Kıştı . . . Tarih 28.12.2011 Yılbaşına az kalmıştı oysa iki - üç gün vardı . Roboski (Uludere) beyaz örtüye bürünmüştü . yeni bir bahar başlangıcı için .. doğa tüm güzelliğini beyaz örtüyle saklamıştı , sonrasında çiçekler tomurcuklandığında , doğa tüm güzelliğini insanlığa bir kez daha gösterecekti . Şervan ilk okul sıralarında bunları düşünüyordu .. bedeni dersteydi , yalnız ruhen başka diyarlar ötesinde dolaşıyordu . kah gelecek baharı düşünüyordu , kah aydınlık olacak o günleri . . çocukca bir hayaldi aydınlık olacak o günlerin hayalini düşünmek hele ki bu yerlerde . . ama o günlerin hayaliyle hayatına sıkı sıkı sarılmıştı , derslerine önem veriyordu . kimi zamanda soğuktan üşüyen elleri kalemi tutmakta zorlansada beyaz kağıda inci gibi işliyordu . içine bir burukluk vardı Şervan ’ın , ve öğretmeni bunu fark etmişti .. her gün derslerde işaret parmağı havada olan güler yüzlü şervan bugün suskundu . canı sıkkındı sanki . ve inci gibi yazısı bugün çirkinliğe oynuyordu kağıdın köşelerini karalamak ya da kitaplara çizikler atmak sağını solunu karalamak alışık olduğu bir huy değildi . öğrenmek zorunda olduğu bu sistem , onu bu yaşta fazlasıyla yıldırıyordu zaten. yinede isyanını içinde yaşıyan şervan kitaplardan özür dilercesine birazda sitemlice ; kitapların suçu değildi yazan insanların suçuydu bu ahmakca şeyler yerine gerçekleri yazsaydılar sevile bilirdiniz o zaman kitaplar . diyiyordu gene de temiz tutardı her zaman kitapları çizikleri karamaları silgisiyle silerek sevmediği bir ders kitabı olsa bile. belki de baharı ve diyarlar ötesini düşünmüyordu canı sıkkındı , içi daralıyor gibiydi . belki de okul sıralarına alışık değildi zaten hiç bir zaman alışamadı ki bu sıralara kimse tahta sıralar her tarafını ağrıtıyordu beli ve kalçaları ağrıyordu . durmadan bir o yana , bir bu yana dönüyordu rahat ede bilmek için . aslında ne bedeni rahattı ne de ruhu beden rahatlığını düşünüyordu ama ruhu başka şeyleri . belki de bu gece babası ve akrabalarıyla çıkacakları uzun bir yolculuğu düşünüyordu bunun için rahat değildi içi . . bu yüzden dalgında ola bilirdi de ve sanki gitmek istemiyormuş gibi halide vardı ama yoksulluk.. kör olası yoksulduk . . bedenini saran ateşten gömlekti.. bu gece mayınlı sınırları aşarak eve ekmek getirmek için ölüm sınırlarında olacaklardı . . nihayet zil çaldı kalemini ve defterini çantasına koyarak sınıftan çıkacakken öğretmeni arkasından seslendi bugün dalgın olduğunu söyledi ve bir sıkıntınmı var diye sordu Şervan ise bir sıkıntının olmadığını söyledi sonra gülümseyerek yarın özet ödevini yapacağını söyledi . ve okuldan ayrılarak karlı yollarda iki elini pantolonun yırtık cebine sokarak yürüyordu .. öğretmeni ne bilirdi ki sıkıntısını ölüm tarlalarından yürüyerek sınır boylarını aşacaktı . bundan daha ne büyük sıkıntı ola bilirdi .. hem oku , hem çalış .. ne anlarsın be adam! eve ekmek getirmek için hem de bu çocuk yaşında dışarıda olacaktı uyumak varken sıcacık yatağında . ve bu kış çok çetindi soğuk ve dondurucuydu ne bilecekti ki öğretmeni kendisi parasını alıyor zaten onun böyle bir sıkıntısı yok ki diye geçiriyordu içinden . İstanbul . . toru topu çeyrek vardı yeni bir yıla şehir gece yarısında tüm renklerini giyinmişti sanki kalabalığı hiç eksik olamayan büyük caddede insanlar yeni yıl kutlamalarına başlıyacaktı ve coğrafi olarak küçük nüfus olarak büyük bir kentte insanlar çılgınca eğleniyordu Pera (İstiklal) caddesinde . İçenler , el ele tutuşan sevgililer sokak aralarında öpüşen kumrular . fransız sokağında kırmızı şarap tadında aşk yaşıyan zenginler . duygu , düşünce ve insanlığı kaybetmiş cehennem kentte yıl başı kutlamaları serenomisi başlıyacaktı geri sayımlarla .. Roboski . . karasını beyaza katmıştı gece Şervan özet ödevini bitirmiş, üzerini sıkı sıkıya giyinmiş kapının eşiğinde babasını bekliyordu .. annesine avuçlarını öperek öpücüklerini salıyordu gökyüzüne anneside sağ elini havaya kaldırarak öpücüğünü yakalamış gibi göğrsüne bastırıyordu avucunu . kimi insan çoluğunu çocuğunu evde bırakıp yollara koyuldu kimisi sevdiğine bir öpücük kondurarak kimisi de çocuğunuda yanına alarak yollara düşmüşlerdi zemheri soğuğuydu . üşüyorlardı . Şervan ’ın annesi yola koyulanlara elinden geldiğince azık yapmıştı. sıcak tandır ekmeğinin arasına tere yağı ve cıvıl peynir koyarak , torbanın içine koydu . Ölüme bir adım daha yaklaşmıştı bir avuç yürek.. dolunaydı bir kurt uludu karşı tepeden hemen karşı tarafta ise Roboski (uludere) Şervan patika yolunda durarak köyüne doğru baktı bir müddet ’hayattı solgun ışıklarına inat genede tutuvereceklerdi uzatsalar ellerini bir adımlık yol memleket dediğin ezbere bilirlerdi yıllardır teptikleri yolu ve katırları zaten aşinaydı mayına tehlikeye ölüme.. ’ karınları kazınan Şervan ve babası bir mağra ağzında otuşmuşlardı ateş etrafına hem ısınıp hem de tere yağlı tandır ekmeğini yiyiyordular Şervan ekmeğini bırakarak , Baba dedi Amed ’te eski zamanları ve o medeniyeti anlatsana dedi Şervan’ın babası ise ; Çocuğum kaç kere anlatacağım yeter artık ve ekmeğini ye hadi çok işimiz var daha Şervan ekmeğini yere koyarak suratını astı Babası ise dayanamayıp ; Tamam gel hadi ama sonkez anlatıyorum iyi dinle dedi ; ’ bu topraklar çocuğum , her medeniyeti içinde yaşatmış kadim topraklardır . ve bizlerde o medeniyetin kadim çocuklarıyız ... Amed’in hikayesini bilirmisin? Bak bu kentin surlarına , nehirlerine, dar sokaklarına her medeniyetin izi vardır ama kimseyede boyun eğmemiştir bu kent kuşatmaya gelen zulümcüler bile bu kentte insanlığın şerbetini kana kana yudumlamışlardır Amed çok eski zamanlarda sur içinde her kültürden halklarla beraber yaşadık biz evladım. o zamanlarda topraklarımıza saldırmaya gücü yeten insanlar yoktu güclü bir ordumuz vardı edebi bilgilerimize, bilim ,sanat, matematik, fizik, ve gök bilimciliğine aşınaydı tüm medeniyetler ve o dönemlerde her dilden , her dinden insanların ibadet haneleri yan yanaydı ezan kiise ve sinagog çanları beraber çalınırdı o yüzden sur içinde kılık değiştiren düşmanlar bu birlik beraberliği ve o güzellikleri gördüklerinde ne yapamaya geldiklerini unutuyordu yani çocuğum insan oluyordular . sonrasında yurdumuzu işgal etmeye gelen imparatorluklar oldu tehcizatları gelişmiş her şeyini savaşa yatırmış krallar, sultanlar ve hanlar sur diplerine kadar geldiler art arda savaşlar oldu git gide yıprandık hem güç olarak hem de insanlık olarak .. ayrışmalar kopuşmalar oldu düşmanlarımız için kaçınılmaz bir fırsattı bu . ama biz genede insanlığımızı yitirmedik onlarca yıl gene birlikte yaşadık başka bir medeniyetle bizden güçlüydüler ama dil ve edebiyat olarak bizden daha zayıftırlar onlarda yıkılınca başka medeniyetler yurdumuza yerleşmeye başladılar . ayrılığı gayrılığı yoktu gönüllerimizin meydan okuduk koca düvele ve elleri kenetli öldüler o yiğitlerimiz . şimdi ise bölen para babaları baba yadigarı topraklarımızı . kayda geçmemiş babalarımızın duaları anaların kız ve erkek çocuklarının saçlarını okşamasını hiç yaşanmamış olarak geçeceklerdi kitaplara... şimdi pasaport lazım geçmeye karşı yakaya . . Şervan babasının tarihi bilgilerine hayrandı bu kadar şeyi nerden biliyor diye geçiyordu içinden ve gözleri karanlıkta parlıyordu .. yaşadıkları o güzel günlerde olmayı istiyordu Şervan defalarca babasının anlatmasını istiyordu bir kez daha .. bir kez daha yeter çocuğum diyene kadar anlatmasını istiyordu Şervan . . amansız bir gecede masum yürekler parçalanacaktı . . sis perdesi indi tüm yüzlere beyaz tepe kan revan içinde kıyamet kavradı kervanı boylu boyunca yarıldı dağ eteğinde buram buram barut kokusu acıyla kıvranarak uzandı büktü boynunu usulca .. uçaklar .. her biri birer seri katil her biri otuz dört cana saldırmış otuz dört can yoldaşı otuz dört kanayan yara . ateş böcekleriydiler herkes hısım akraba oluk oluk kanadı kar vurulmuşlardı can evinden analar Şervan’ın eli değdi dereye on yedisinde ya var ya yok cayır cayır yanmıştı tüm bedeni kolu bir tarafa , ayağı bir tarafa param parça bedenler karlar üzerinde .. hayat kayıvermişti ellerinden... Özcan UYSAL 30/12/1993 Şırnak/Uludere doğumlu. Seyithan ENÇ 30/12/1993 Şırnak/Uludere doğumlu. Cemal ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu. Vedat ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu. Selim ENCU 1973 Şırnak/Uludere doğumlu. Selahattin ENCU 1995 Şırnak/Uludere doğumlu. Nadir ALMA 1986 Şırnak/Uludere doğumlu. Celal ENCU 1986 Şırnak/Uludere doğumlu. Bilal ENCU Şirvan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu. Nevzat ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu. Salih ENCU 1993 Şırnak/Uludere doğumlu. Osman KAPLAN 1980 doğumlu. Mahsun ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu. Muhammet ENCU 1998 Şırnak/Uludere doğumlu. Hüsnü ENCU 1981 Şırnak/Uludere doğumlu. Savaş ENCU 1997 Şırnak/Uludere doğumlu. Erkan ENCU 1998 Şırnak/Uludere doğumlu. Cihan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu. Fadıl ENCU 1991 Şırnak/Uludere doğumlu. Şerafettin ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu. Hamza ENCU 990 Şırnak/Uludere doğumlu. Aslan ENCU 1994 Şırnak/Uludere doğumlu. M.Ali TOSUN 1987 Şırnak/Uludere doğumlu. Kimlik bilgileri 21 nolu cenaze ile aynı Orhan ENCU 1992 Şırnak/Uludere doğumlu. Salih ÜREK 1995 Şırnak/Uludere doğumlu. Yüksel ÜREK 1995 Şırnak/Uludere doğumlu. Adem ANT 1992 Şırnak/Uludere doğumlu. Hüseyin ENCU 1991 Şırnak/Uludere doğumlu. Bedran ENCU 1996 Şırnak/Uludere doğumlu. Serhat ENCU 1995 Şırnak/Uludere doğumlu. Şivan ENCU Abdulselam ENCU Şırnak/Uludere doğumlu. Aidiyeti bilinmeyen kol ve bacak. İstanbul ... Bir kaç gün sonra Pera’da karnival havası yaşanacaktı deniz kenarında bulunan her toprağı tarih ve asırlar boyunca farklı medeniyetleri sırtında taşımış yıllara meydan okuyan boğaz şehri her yıl başı gecesi kendinden utanırcasına masum.. yıl başı bütün büyük kentlerde delicesine kutlandı sosyete mahallerinde içip içip sızanlar, arkadaşlarıyla eğlenip yataklara düşenler, unutulmaz el ele dolaşan sevgililer, ya da ayrılanlar yıl başı anlatılamaz iğrençliklerle ve anlatılamaz eğlencelerle bir şekilde kutlandı.. üşüyenler.. sokaklarda kalanlar.. vurulanlar.. ölenler... ağlayan analar.. parçalanan yürekler.. parçalanan kalpler... parçalanan bedenler.. Roboski.. kalbim artık her gün otuz dörde bölünür kanar şah damarım kanar gözlerim her gün yeniden yakar da yakar ateş topları toplarım gencecik bedenlerin parçalarını daha çocuk yaşta daha gün yaşamamış günahına ve sevabına kefil olduğum halkın çocuklarının kanları hala sıcacık akıyor Roboski’de ve sizi bekliyorlar reddederek ölümü mahşer gününde .. Renas Tutaste |