Aşka ŞükürSen, Tanrı’nın verdiği en büyük hediyesin, Hayalimi süsleyen kanatsız meleğimsin. Yaşamak nede güzel insan gelince aşka, Başka ne isterimki hayatta senden başka. Ilık bir rüzgar esmede bu akşam terasda, Savrulan ipek saçlar, ediyor beni hasta. Akşam üzeri kireç boyalı evimizde, Çiçek ve ağaç kokulu cennet bahçemizde, Tahta masamızda oturup seyrettiğimiz, Kızıla boyanmış gibi, dalgın engin deniz... Ufukta kaybolmada bulutların tortusu, Deniz kokusuna karışmış çiçek kokusu. Kızıl akşam rengini vurmuş gül ve sümbüle, Ben dile geldim bu akşam ne gerek bülbüle. Kırlangıcım dönmüş pervazdaki yuvasına, Göçmen kuşlar dönerek gidiyor vuslatına. Teker teker gelirken balıkçı tekneleri, Bahçeyi aydınlatmakta ateş böcekleri. Sen mutfakta şarkı söyleyip kendi kendine, Zeytin yağı kokusu sinmiş sanki tenine. Sen, tahta masayı süsleyip yine mezeyle, Ayık değilim, dağılırsam beni af eyle... Mest ederken beni görebildiğim her nokta! Bir taraftan paşa söylüyor o eski plakta. ’’Bitmesin bu sarhoşluk sürsün sabaha kadar Bu gece efkarlıyım Ağla gitar... Çal, çal gitar .’’ Yarab! ne kadar büyülü ve derin bu gece, Verdiğin nimet için şükürler olsun nice. Huzur ve efsunlu bu gece, bu tarih, bu yer... Yazık olsun şükür etmiyorsam aşka eğer! Ercan Çalık |