Zingerilla XZingerilla ölmeden önce ... Son yokuşlardan geçiyordu . Dağların koynundan , Mezopotamya ovasına iniyordu Üvercinka misali . Güneş kavurucu sıcaklığını bir kenara itip , Kara bulutlarının yakasından tutup , Gökyüzünün asma tavanına çekti . Tüm ovaya yağıyordu damlalar , O kadar sade , O kadar beyaz . Rüzgar tüm asiliğini yüreğine atarak , Durgundu , Zingerilla’nın dalgalı saçlarını okşuyordu . Son öpüştü ay’ın şavkıyan ışığı , Yüreğine değiyordu . Gözlerinin önüne düşüyordu yıldızlar , Yakamozlar gökyüzünün bir ucundan diğer ucuna kayıyordu . . Güneşi , Ay’ı öpüyordu vişne çürüğü dudaklarıyla . Son öpücüktü . . Son dokunuştu . . Zingerilla ve Renas , Londra’nın ünlü Tower Bridge köprüsünü karşısına almış evlerinde . . Westminster caddesinin en gözde resturantında The Foyer At Claridge’s de akşam yemeğine çıkacaklardı . Evlilik yıl dönümünü kutlamak adına , Renas’ın süpriz bir randevusu vardı . Zingerilla’nın arkasına geçip ince belini Şiirsel kollatıyla kavradı , Boynuna tatlı bir öpücük kondurup , Sürükleyici bir romanı okur gibi Zingerilla’nın yürek sayfalarını çeviriyordu , Her sayfalarında başka bir sevda , Her sayfalarında başka bir aşk . Tanrım diyiyordu Tanrım Renas okuyordu sürükleyici romanını Heyecanla , o kadar dalgın , o kadar şehvetle okuyordu Yağan yağmur , Ya da dünya Umrunda değildi . Sayfaların kokularını içine çekerek , Kırıştırmadan köşelerini yüreğin en ukte yerine işliyordu yazılanları. Renas , Zingerilla’nın ince boynuna Mardin işlemeli gümüş gerdanlığını boynuna takıyordu . Aynanın karşısında yüz ifadeleri , İkiside sırıtıyordu Gülüyordu . Mutluluk, Zingerilla’nın ceylan gözlerinin derinliğindeki o gülüştü . Renas gülüyordu , Ronahi arkasına dönerek Renas’ın yüzüne bakıp , Dolgun ve yumuşak yanaklarını avuçlarının arasına aldı , Yanağına tatlı bir öpücük kondurup , Takım elbisesinin yakalarını düzeltip, Kravatını topladı . Renas her zamanki gibi şık , İtalyan dar kesim takım elbisesi , Omuzlarına kadar akan dalgalı ve uzun saçları Geriye doğru yatırarak , Keman kaşları Ve kara gözleriyle Ronahi’nin gözlerinde parlıyordu . Ronahi uzun, kırmızı ve dar kesim , Omuzlarından hafif sıyrık elbisesi , Kırmızı ruj Ve sürmeli gözleriyle ceylan gibiydi . Uzun şelale saçları toplu , Renas’ın karşısındaydı . Renas kelime yutmuş gibi derinden yutkunluk geçirdi Renas’ın koluna girip tebessüm ederek Renas şaşkın , tüm kelimeler boğazında düğümlü sanki Sadece ve sadece yüzüne bakıyordu Yürüyordu aynı zamanda Ronahi gülüyordu sadece . . El ele tutuşarak , Resturantın yolunu tuttular , Yavaş ve ağır bir yürüyüşle . Görevliler kapıda karşıladı Renas’ı ve Ronahi’yi , Masalarına kadar eşlik ettikten sonra , Yakın dostlarıyla akşam yemeğine oturdular . Fransız kadın yazar Branche ve aynı zamanda Zingerilla’nın yakın dostu , Yeni çıkarmış olduğu romanını Ronahi’ye takdim ederek , Nezaketini ve inceliğini bir kez daha gösterdi . Uzunca romanından bahsederek , Ronahi ile sohbete durdular . Herkes farklı gündem Ve sanatlarla ilgili sohbetlere durmuşlardı , Gülenler hararetli konuşmalar . . Renas ise ; Yakın Kürt dostuyla Mezopotamya’da yaşanan gündemden , Gelişmelerden konuşuyordular . Hasrettiler topraklarına Özlüyorlardı Hasret gideriyorlardı Ölümlerden konuştukca gözleri doluyor bazen Ardil elini Renas’ın eline koyarak Güzel günlerden bahsediyordu Gelecek olan güzel günlerden Özgürlük , çocukların gülüşünden . . Hararetli konuşmalar ve tartışmlar . . Neler yapa bilecekleri hakkında derin bir sohbet içindeydiler . Renas, Branche ve Ronahi’nin sohbetlerine kulak kabartarak , Elindeki kitabının ismine gözleri takıldı , Romanın ismi ’Ay Işığı’ . . Kitap hakkında sohbet edecekken Maria’nın romantik parçası araya giriyor , Sohbetleri ve muhabbetleri bölerek , Tüm sevgilileri ayağa kaldırdı ; Renas , Ronahi ’nin ellerinden tutarak , Müziğin ruhlarını okşayan ince sesine kapıldılar . Ruhların bir birine kavuşması gibi , Çıplak bir ses , Islak bir cümle , Esir düşüyor melodiler gözlerinde . Ruhlarını sarıyor melodiler , Renas’ın , Elleri Ronahi’nin ince beline dolanıyor . Ronahi’nin , İnce ve narin elleri, Renas’ın omuzunda oluyor . Bedenleri daha da yakınlaşıyor . Nefeslerinin misk-i ala kokusunu duyuyorlar , Ronahi, Renas’ın yanağını öpüyor, sarılıyor . Ölümün son danslarındaydılar . . Zingerilla’nın kokusu Renas’ın kokusuna karışıyor , Masada bir mumun alevinde eriyerek tüm duygular . Ellerini tutup avuçlarından öpüyor , Resturantın soğuk beyaz duvarları , Kırmızıya boyanıyor . Renas biraz daha boynuna eğiliyor , Yanağından öperek , Kulağına fısıldıyor , Ronahi gülüyor , Tebessüm ediyor . Ayaklar iki ileri , Bir sağa, bir sola , İki geriye , Bir ileriye gidiyor . Renas’ın elleri bir cümle gibi Ruhunu saran , Yüreğini okşayan, sevda sözleri gibi . Dudağından dökülen tüm cümleler , Ronahi’nin belini kavrıyor . Sonra , Asi bir tedirginlik düşüyor Ronahi’nin alt dudaklarına , Ateşten bir öpücük . Güneş dudaklarını öpüyordu , Aydınlık sarıyordu yüreğini . Melodilerin çıplaklığına kapılan İki sevdalı , Gözleriyle yüz hatlarını süzüyor . Nefesleriyle , Şarkıların eşliğinde , Maria’nın Yunanca sözlerine dalıyorlar . . Saat gece yarısını bulmuştu . Saatler geçiyordu . . Gülüyorlardı . . Masadan ağır ağır kalkarak , Westminster caddesinin dar sokaklarında dolanıyorlardı , Ronahi Topuklu ayakkabısını çıkartarak , Çıplak ayaklarıyla yürüyordu . Yarı sarhoş haliyle , Mutluydu, gülüyordu . Mirza Renas’ın ellerinden tutarak yürüyorlardı . . Acı onları takip ediyordu , Büyük devletin kiralık katilleriydi , O kadar sessiz , O kadar sinsi . Acını izleri, hayatın acımasız izlerinden kurtarmak adına azad edecekti Zingerilla’yı . Dillerinin ucuyla seslendiler , Silahlar çekili , Demir yağmurlar yüreğine yağıyordu , Bedenini saran ateş vücudunu titretiyordu . İki silah sesi duyuluyor dar sokakta , Ronahi sonsuz bir sevginin yatağına düşüyor kanlar içinde . Acının katilleri karanlığa gizlenerek kaçıyorlar , Renas haykırıyor Ronahi’nin yüreğine koyarak ellerini kanamayı durdurmaya çalışıyor Haykırıyor , ağlıyor Dayan diyiyor dayan . . Ronahi nefesi kesiliyor , Dersin bir susuş , Son nefesi verip alıyor . Sesler bulanık oluyor duyulmuyor , Renkler kararıyor , Bir aydınlanıyor , Bir kararıyor . Göz kapakları kapınıyor ağır ağır , Dudaklarının kenarından akıyor kanlar , Boynu sola düşüyor . Sadece kundura sesleri duyuluyordu dar sokaklarda . . Renas’ın kollarına yaralı bir üvercinka. . Dağların kokusuz güzeli , Dağların mor menekşesi , Karanlığa düştü . . Kurudu renkleri Soldu yaprakları Düşüyordu boynu sol tarafa . . Renas kollarıyla sararak Sesi kesilmişti Haykıramıyordu Acı boğazını sıkmıştı Yutkunamıyordu Sadece ağlıyordu Yağmur gibi Dizlerinin üstüne çökerek . Westminster Caddesinin orta yerinde , Herkes olan bitene hayretler içinde baka kalmıştı Kanlar içinde kalan Ronahi’ye bakıyordu , Ronahi gülüyordu , Kara gözlerinden sade , Beyaz bir gözyaşı süzülüyordu , Yanağından dudaklarına iniyordu . Ay , bugün kara bulutların ardındaydı Şavkıyan ışığını, kara bulutlar tutsak etmişti Karanlığa mahkümdu ay bu gece . . Renas Tutaste |
Sevgiyle