cömert gözlerle karşılanır ölümçocuk kundağına birden bire dökülen yıldızlar kırmızı ihtilal olup kuruluyor gözbebeklerine çıngıraklı iblis gibi döneliyor beşiğin başucunda şebboylar içine gömülen oyuncaklar vebalı uykulara sarılıyor --bir çocuk öldüğünde minarelerin kıyısından kırlangıç uçar kederleri eksik maviye ki; rüyalar ürküyor dışarıda köpek uluyunca her seferinde gözlerini ufku bağlıyor yüzünü kalkan biliyor korkuya sonra; top sesleri deliyor bu dünyanın olmayan gözlerini ay yürek mülkünde şavkıyor beşiğini beliyor ölüm yitik ıslığı ardınca o ağıt senin bu ağıt benim çocukluğun çenesini bağlıyorlar --kanat vurmuştu gökyüzüne bir hayli uzaklaşmıştı isli lambalar öyküsünden gök kat kat açılmış bekleyen ve beklenen vardı artık --yani nûrûn nûra doğru yürümesi yetim için uykuda başlayan hicret aşktı nebisine isanın çarmıha, yusufun kuyuya yürümesi gibi bu yüzden firavunun fırtınası zemzemdir çocuğa israfilin sûr’u karanlık çöl değildir doğrulan ve doğan elleri açılır duaya ecele aşina tıfn-ı nazeni açar kopsa mezopotamyada vâveylâ Ali’ce yönelir kâlu belâya . |
gönül sesiniz dizelerde
saygımlasınız