Olsun
sıradan bir gün öyle
içimle konuşuyorum ayaklarımı uzatıp istiyorum ki uykuya düşmeden gelsinler dağlar çoğalıp çoğalıp üstüme istiyorum ki çocuk gözlerimle karanfillere bürünüp bir daha yaşıyorsun desinler sizi geçmişimden ayırmak biriken ağırlığın içinde boğulana dek hafiflemeye benziyor ayrılırken fakat uzun bir zamanın dibine çöküp beklemek ne demek bilmiyorum suda çürüyen beyaz kağıtlar ve harfleri için içimden kopanın daha fazlasını yazmaya çalıştım vakti gelen yağmurlar düşerken ıslatmasın diye kederlerini üstünden eksik etmedim hayallerimi biliyorum abartılı bir sevgiden söz ediyorum insan ağzıma yakışan bir dürüstlük değil bu zaten gölgesi olmayan benden bahsediyorum ay ışığını yamuk çizen geceden olsun ayrılık olsun neden tasarlamadığım bir şey için üzülüyorum kırmızı kırmızıdır solarsa solduğundan bihaber getirip götüren hırsızlardan korkuyorum yalan düşler yumağında boş günlerin hatırına efkarımı uzatacak aşk tanrının elinden uzun değilse eğer düşmesin aklıma serin nefesin zaten soğumuş dudağımı hissedemezsin. |
içimizle konuşmak...
bu sesi derinden işitsek kendimiz dediğimiz gönlümüze misafir olsak.
vakitsiz yağsın ağyara yağmur. kurak kumlarsak...onu da severiz.
"olsun
ayrılık olsun"
değil mi ki ayrılığın nedeni aşk..hasretsiz vuslat olur mu?
adı ölüm'se dudağı serin firak olsun.
~
ve selâm şiire.