Zingerilla VIII’Düşe kalka yürüdüğü yollarda , Bir ağacın gölgesine yaslanmış uyuyordu . Elleri iki yana düşmüş , Sazını çınar ağacına dayamış , Derin bir inzivaya çekilir gibi , Ruhunu salıveriyordu Mezopotamya’ya , Bütün doğal örtüsüyle, Renas’ın yüreğine dolanıyordu renkler . Bir şenlik bahsesi gibi Renkler , ovalar , dağlar , nehirler Ve nehirlerin , dağların kıyılarında açan çeşitli çiçekler Bir rüya gibi Mezopotamya Bin bir türden çiçeklerin ve ağaçların arasından geçerek , Başını gökyüzüne kaldırıp , Yıldızlara ip atarak tırmanıyordu . Gökyüzünün bir ucundan, bir diğer ucuna yaşam iplerini gerip , Salıncak kuruyordu en çocuksu haliyle . Yalın ve esmer ayaklarını gecenin karanlığında , Bir gökyüzüne kaldırıp , Bir gecenin karanlığına daldırıyordu . Islıklar çalarak , Kürtçe Stranlardan geçiyordu her dilde . ’ Renas Westminster caddesinde ağır adımlarla yürürken , Taşlı ve kalabalık sokağın kenarına atılmış masaya oturarak , Westminster caddesini karşısına aldı . Caddeden geçen insanları izliyordu , Her zamanki gibi orta şekerli kahvesini masaya bıraktı garson . Renas çantasının içinden küçük not kağını çıkartarak , Eğik el yazısıyla ; ’ Mın bîrîya welat kırîye Mın bîrîya xewe kırîye Agir ketiye nav dilê min Hévîya mın mızgîna azadîye . . ’ Kahvesini ağır ağır yudumlarken Renas Not defterinden temiz bir sayfa daha çevirdi ; ’ kadim diyarımda yudum yudum tatsam mutluluğu gökkuşağının altına saklansam bedenimi kavuran güneşten.. ’ Yorgun bedenini masadan ağır ağır kaldırdı Renas , Cadde boyu yürüyüşe geçerek . Bir köşe başında durup etrafını izliyordu Renas ; Okyanusların üstündeymiş gibi , Rüzgarla dans eden gençler . Dudaklarının kenarlarından damlayan sevgi kırıntılarını topluyorlar elleriyle, Sonra dudaklarının köşesinden öperek , Yüreklerine dolduruyorlar tüm yıldızları ve ay’ı . . Caddenin en kalabalık yerinde bağdaş kurmuş bir sokak sanatçısı , Saçı rastalı , Sakalı uzun ve saçaklı . Elindeki gitarıyla aşka ve sevdaya çalıyor Latin diliyle . Bir kadın sonra Santür’ün tellerine dokunarak , Melodilerin valsını yaşatıyor yüreklere . Sonra İbrani şarkılar gökyüzüne uçuşuyor , Arabi şarkılarla buluşuyorlar gökyüzünün maviliğinde Kürdi bir şarkıda tüm dünyayı sarıyorlar . ’ Renas şiirlerin masumluğuna inararak yürüyordu . . Dar sokaklardan , Kalabalık sokaklara , Ordan taşlı ve tozlu yollara , Bozkırlardan geçerek , Kadim diyarına varıyordu . Sonra bir sahil kasabasına uğruyordu , Yem yeşil dağlarından , Çay bahçelerinden geçip , Renklerin ve dillerin valsını yaşıyordu yüreğinde . Renas’ın gözleri mağrur , hüzünlü . Alacalaşmış gökyüzünün kızıllığında kapanır kirpikleri , Gecelerin karasında diyarlardan geçiyordu . Durunca ellerinin büyülü tılsımları , Karanlık ormanlarda yapa yalnız kalmış garip bir kız çocuğu oluyordu . İçinden çıkamadığı , Yolunu bulamadığı bir yollarda yürüyordu sanki . Artık başka masallar düşleyerek korkusunu almaya çalışıyordu kendince .. Bir kahve iyi gelecektir Renas’a, Bir kahve daha lütfen. Orta şekerli , Bol köpüklü . Yanında kaçak sigarası ... Zingerilla’nın nefsiyle yüzleşmek adına .... Renas Tutaste |
Tebrik ederim.Şiir sesiniz susmasın
Saygı ve selam ola