TÜRKİYE SOSYOLOJİSİ ÜZERİNE BİR DENEME
Topladılar bizi,
Köy köy meydanlarda: Kimimiz tarlasını sürüp Koca öküzle bir; Umudu, Karasabanın ucunda, Ve toprağı ayağına çarık yaparken... Kimimiz, Üç-beş malın, davarın Arkası sıra, Dökülenleri yakıp Yine de şükrünü, Kuru ekmeğine katık yaparken... Büyüklerimiz: Memalik-i Osmaniye’den kalan, Bu son topraklar Ve Ümmet-i İslâm’ın, Bu son kalesi, ne yazık Küffarın ayakları altındadır; Yetişmezsek, Düşecek dediler; Ölümüne yetiştik, Düşmedi! Cumhuriyet kurulduğunda, “Sizsiniz efendisi bu milletin!” Dediler. Alışkın değildik; Kimseye efendi olmak yoktu çünkü, Aklımızda: Ayrı gayrı olmasın, Bir olalım; Cılız dere değil, Nehir olalım! Tek devlet, Tek bayrak altında, Hür olalım istiyorduk! Biz sadece, Köyümüze yol, sağlık ocağı, ışık... Toprağımıza traktör, Ürettiğimize güvence istiyorduk! İstiyorduk ki; Çocuklarımız kandil gibi yansın, Bilimin ziyasında ama... Gönül dara düştüğünde de, İnandığı Yüce, Çekip çıkarsın onları, Kara geceden! Bize; Demokrasi, Halkın sesi, Dediler! Halktık, Bir sabah kalktık, Seçtiğimizi düşürdüler! Büyük sermaye, Büyük dolaşım! Yeni pazarlar arıyordu; Çalıştırmaya, Ucuz insan gücü!.. Ara ara, Gel, dediler: İster bodrumda yaşa, İster gecekonduda... Nerede yaşadığın, Bizim için fark etmez! Apartmana kapıcı, Temizliğe gündelikçi, İnşaata amele, Fabrikaya işçi lâzımdı! Gel dediler; Geldik, İstanbul’a! Git dediler; Gittik, Almanya’ya! İşte o zaman başladı; Damarlarını patlatan kan basıncı... İstanbul’un kalbi, İşte o zamandan beri, Yüksek tansiyon hastası! Uyumsuz, Kıro, Göbeğini kaşıyan adam dediler; Kâtip arz-ı halim böyle yaz: Bizden bildiler! Bizdeki bu hızlı gelişimi, Hazmedemiyorlar; Kalkındıkça şimdi! İlk defa olarak, Bizden bilmiyorlar! |