Zingerilla V’ Bir gün , Bir gün , saklandığı yerden doğacak kızıl güneş . O zaman göreceksiniz , Göreceksiniz , ölüm gerçekten yasak olacak Kadim Diyarımda. .’ ’ Yüreğinde fırtınalar kopuyordu , Öfkeleniyordu , Asabiydi Zingerilla . Rüzgar yüreğinin doğusuna öyle bir esiyordu ki ; Susuyordu , Dingileşiyordu bazen . . Bazen de öfkesini çıkarmak için , Bir ağacın gölgesine gerçer , Bağdaş kurup otururdu saatlerce . Haykırıyordu Zingerilla başını gökyüzüne kaldırarak , Gökyüzü bilirdi onu , Güneş bilirdi , Geceler bilirdi Zingerilla’yı . Sessizliğin yakasından tutardı , İçsel çığlıklarıyla öyle bir haykırıdı ki ; Gökyüzü öfkelerini dindirmek için, Yüreğinden savurduğu yakamozları gökyüzüne asardı , Ay yüreğine değerdi , Yüzünde şavkardı bütün parıltıları . Hesabını sorardı Zingerilla sessizliğin . Duyulurdu yüreğinden bir ses , Mezopotamya bir başka olurdu , Yüreğinde açardı tüm gonca güller . Tüm renkleri kuşanırdı Mezopotamya , Zingerilla’nın ayağının altına sererdi karanfillerini . Mezopotamya bir hoş olurdu , Zingerilla’nın güzelliğini içerdi yudum, yudum Dijle . Fırat duygulara karışmamak için dolanırdı derin derin , Gökyüzü Zingerilla’yı bilirdi , Güneş kızıla çalardı , Sarı umutlar doğuyordu yüreğinde . Güneş batıyordu , Batmıyordu aslında , Geceleri kuşanıyordu . Batıyordu güneş , Tüm kızıllığında umutsuzluklar yok oluyordu Mezopotamya’da . Zingerilla kerpiçli evinin damına çıkarak , Uzun şelale saçlarını önden arkaya doğru topladı . Ay gökyüzüne tırmandığında , Şirin, neşeli bir gülümseyişle ’merhaba’ dedi Zingerilla’nın yüreğine , Kara gözleri gülüyordu , İçi gülüyordu , Önce yüreğinde , Sonra yüzünde beliren ay’ın şavkıyan ışığı , Yüreğinin ellerinden tutarak , Gökyüzüne alıyordu Zingerilla’yı . Yakamozlar güneş yanığı tenini öptükçe ruhu şavkıyordu , Gökyüzüne çıktığında düşlerinde mavi kanatlarını giyerdi , Mirza Renas gelirdi dolunaylı gecelerden . Yanına uzanırdı , Saçlarını okşayarak , Gözlerinden öperdi . Varlığıyla geçen saatleri anlamazdı , Varlığını düşelediği gecelerde şimdi erkenden bitiyordu . Umuttu Mirza Renas , Karanlık gecelerinde yol gösteren aydınlıktı . Umuttu gökteki yıldızlar kadar , Sonsuzluk gibiydi , Ala bildiğine aydınlıktı . . ’ Tablonun hikayesi buydu . . Ressam tablolarında gerçeklik figürlerini kullanmayı seviyordu Ve hikayelerini ise altına not düşmeden edemezdi . Ama bir çok kez portreler yapsada Zingerilla’ya ayrı bir bağı Ayrı bir aşk vardı Ressam tuvali her eline alışında , Resimdeki Zingerilla’ya uzun uzun bakardı . Arkası dönük , Arka profili siyahdı , Kırmızı elbisesi , Sol omuzundan aşağıya doğru sıyrıktı , Ve o güzel yüzüyle , Geriye doğru bakıyordu . Gözleri ateşten karaydı Girdaptı Sonsuzluğun şerbeti gibiydi . Ressam parmak uçlarıyla , Zingerilla’nın uzun şelale saçlarında dolanıyordu . Öpüyordu yanağından , Gözlerinden , O eski günlerde ki gibi . . Öyle derinden , Öyle içten , Gözlerini yumuyordu , Gözlerinden damla damla yaşlar düşüyordu fırçasına . . Ressam elindeki tuvali bırakarak , Londra’da ki evinin penceresinin önündeki koltuğuna oturdu . Westminster caddesini izliyordu , Sokakları , Ağaçları, Gökyüzünü , Gözleri her zaman Piccadilly Circus sokağını atlıyordu . Ama genede en çok , Piccadilly Circus dar sokağına dalıyordu uzun uzun . . Renas Tutaste |