tutuklu kent kaçak şiirresim:YALOVA..saat:23.. ötekiyim ... ! eskiye dair bilinç altı olduğunu ispatladığım her şarapnel sarsıntısı anıma büyük bir sığınmayla yaklaşıyorum resimlerin ellerine dökülen griler kendinden uzaklaşan isini özlüyor sessizliğimin dibinde her öksürüklü rüzgarın açılmasıyla hapşırmaya meğilli dizeler basıyor ruhumu kelimelerin düşük yapmasında titrek küfürler dağılıyor masanın ahşap tükürüğüne eskiye dair hazırlıksız yakalanıyorum özlemin üflemesine ... uyuyormusun bak tek kişilik bir gecenin merasiminde karşılıyorum sensizliği avutulmuş bir kaç bebek rüyası ve çıplak teslimiyet buruşturan tenlerin ısırılmış üşümesiyim uyuyormusun ayağının soğuk derisine açık görüşlü bir mahkumiyetle geliyorum daha siyahlığın avuntusunda ayyaş zaman üzeri yıldızlarla örtülü sokaklar var düş seslerinde saçlarının yastığa dağılışını resimlerken penceredeki buğu dışarıdaki inzivaları duvara yapıştırıyor korkularım uyuyormusun sessizliğimin namlusuna sürerek aşkı seyrediyorum mermi hızında çarpan güzelliğini idrak edemediğim bir mevzu görsel sıcaklığın elimi uzatabilsem ah uzatabilsem yanağının ay ışığına dokunabilsem hasretinden ölümleri beslediğim nefesine iki elini birleştirip çenenin altına koyuşunu görebilsem sadece sevgili sadece tahta bir düşün üzerine oturup karşımda seni hissedebilsem ve yavaşça açılır belki yitikliğin kapısı içeri girer bulmanın mucizevi erdemi kapanır tüm olasılık hüzün dağılmaları susar vaktin içinde bir daha konuşmamak üzere yenilgiler ... eskiye dair saklanıyorum diğer bütün yanlarımdan ve sarılıyorum senle olan ötekiye hani çocukluğun kaybedilmeyen mutlulukları gibi kaybetmiyorum seni ötekiyim unuttuklarım gölgesiz bir hava zerresi sen gölgesinde ağaç beslediğim kuş gözleri eskiye dair kışlıkların arasına koyulduğunda yokluğun baharın papatya açar lisanında var oluyorsun çözemediğim kadar acıklı hayat biliyorum ağıt sesleri çarparken yüreğimin dinamit fitiline kitaplar dolusu çoğalıyorum bilge sevdana eğilmiş dalların çiçekleri erikleri yeşile verdi çoktan nisanın sayfalarının açılmasından sonra kelebeklerin bir günlük aşkları başladı eskiye dair hürriyetimin usunda koşuyor deniz fenerinin gözlerinden düşen atlar ihtilaller bağırıyor köz yıkıntısı kentlerimde ve dumanların ağır vebali havalanıyor acılarımın ülkesinden azıcık ağlarmısın bana şu son geminin bulut yüklü yolculuğunda güvertesine bastırdığım martı susmalarını yıkarmısın azıcık ağlarmısın bana eskiye dair hala diriliğini kaybetmemiş saklı gülüşüm için kaybedilmiş hayaller dolduruyorum mektuplara azıcık gözyaşından sağarmısın mısralarıma sadece sevgili sadece bir tutam düş için ılık ılık bakarmısın göz ucu şafağından ... şimdi uyuşturucu almış kentin kendiyle kavga eden caddeleriyim camekanlarda olmayan figürsel aşklar kaldırımlarında yok pahasına öldürülmüş hayaller var her köşe başına yığılmış eflatun yüzlü lacivert yalnızlıklar ve cinayetler ezberleyen fuhuş sancılarında ruj lekeli kimliksizler ölüyorlar şimdi dar ağacına sohbette ayaklanmış duygularım her sola çektiğinde kentin kan kaybı irili ufaklı korkular geçiyor yağmurun altından ıslak cümleler verdiğim sevgilisiz kalmış deniz dalgalarını dövüyor şarap şişesi kırığı dolu kayalarda şimdi hayalin gerçeğinde kaybolmuş kentin sefili şiirlerim paragraf başı meczup yanım mısralar arası susan berduş kayıplarım unuttuğum birşeyler var biliyorum aklımın u dönüşlerine savruluyor heceler dilimin nemli gecesinden geçiyor harfler ama bulamıyorum unuttuğum unuttuklarımı sahilin kirpik uçlarına yaslanıyorum dudaklarımın arasında tütün ağacı saçlarıma değiyor hissettiğim içtenlikler ama bir anda zifiri alışkanlık oluyor bastırdıklarım ve bulmaya çalıştıklarım uzun bir yolculuk olup geçiyor bilmediğim uzaklardan omuz dağlarıma serilerek uykuya dalıyor başının hayali ardı ardına sıkılan kurşunlar gibi sekiyorum bir o şiirden bir o şiire pencerenin önsözü yağmurun ırmaklarıyla yayılıyor duvara baştan sona kaybede kaybede geldiğim yalnızlığıma sarılarak susuyorum ağır bir bozgunla demlenmiş karanlığı tecrübesiz sensizliğimle içiyorum sanırım dışarıda plansız yaşlanıyor hayat gecenin parmak uçlarında çoğalıyor ürperti karanlığın karnına değiyor rüzgar tam yaşamsal alışkanlıklar yarı ölümlü düşlere devredilmiş kapanıyor besmele sonrası kitapların perdesi son bir öpücük konuyor yanıbaşına düşen dudak izine artık trenler çoktan terketmiş garların yüreğini her umudun bir çocuğu yürüyor yarın adlı inançta biraz değişim biraz kalıcı düzen karmaşası ve hayat devam ediyor kaldığı yerin hemen sonrası...! ... tutuklanınca gözlerim en çok seni görmeyi özledi... |