Ölüm Mü
(Başak veren bir buğday tanesi gibi
Nefesime kattım seni) Kurak bir toprak oldum Yağmur yağması için Allah’a yalvardım Kaçarak uzaklaştım gökyüzünden Maviden kaçtım Kızgın güneş altında Direndim yokluğuna Bir deniz kıyısında yakamozları aradım Çakıl taşlarından minareler yaptım kendime Işığı sönük yıldızlar sol yanıma denk geldi Göğsümü sper ettim Gel ulan gel dedim Zalimsen de gel Öldüreceksen de gel Ne olursan ol Ama yeterki gel dedim Sonra bir mezar taşı oldum Soğuk bir mezar taşı Kocaman harflerle ölüm tarihi yazıyordu kapım da Kapım ki Süngüsü paslanmış bir demir yığını Gel başını göğsüme yasla der gibi Gözlerimi kırpıyordum Son nefesimi verir gibi Ölüm mü O sonra ki iş Önce seni bulacağım dedim kısık bir ses tonuyla Vakitsiz yağan yağmurlara çok kızıyorum Zaten her tarafım sırılsıklam yalnızlığınla tıka basa dolu Uykusuz gözlerimle karanlığa bulanmış bir haldeyim Bir de çatlamış dudaklarıma kadar ıslanıyorum Yağ ulan yağ İstediğin kadar yağ İstersen yağarak boğ beni Sağanak ol Şimşekler çak Gürle ulan gürle Göğsümü sper ettim Vuracaksan Göğsümden vur beni Ben sensiz yasaklı bir şehir de yaşıyorum Kendime yabancılaşmışım Gelecek güzel günlerim yok Senin gelecekğin de yok Sen de yoksun Üstelik aylardan nisan Yağmurlar da bırakmaz gelmeni Anadolunun en bereketli yeri topraklarıydı Ben o topraklara kattım kendimi Kurudum Susuz kaldım Kavurucu güneşte yandım Ama hep dua ettim Allah’a Yağmurlar yağsın diye Üstelik içimden nehirler akıp giderken Bİliyorum ki Ben ısanırsam Bir tek seninle ıslanırım Göz çukurlarıma kurduğum müebbet özlemlerimle Ölüm mü O sonraki iş Önce seni bulacağım İbrahim DALKILIÇ 16/04/2014 03:25 izmir |