Benlik Dağı
Bir çocuk yaşıyormuş dağın eteklerinde
Zirvesine ulaşmak, varmış dileklerinde Birazcık büyüyünce tırmanmaya başlamış Öğüt verenleri de, küçümsemiş, dışlamış Uçurumlardan düşüp yaralanmış mahvolmuş Başaramadım diye içten içe kahrolmuş Bir gün yaşlı birisi, ’’Hazinen zaman,’’demiş ’’Azrail bir gün gelir, diletmez aman, ’’demiş ’’Aklını başına al, saracak bizi toprak Dalından yere düşer sararan her bir yaprak Doruğa ulaşmadan, ardına bak ta düşün Azığın yeterli mi, kalmış mı suyun, aşın? Dünyada ne ekersen, ahirette biçersin Eğer yükün günahsa sıratı zor geçersin’’ Dinlememiş yaşlıyı, o da kim oluyormuş Yeterince aklından, nasihat alıyormuş Yılmadan usanmadan yeniden çıkmış yola Zirveye ramak kala bu sefer vermiş mola Dinlenirken bakınmış, dağa tırmanan çokmuş Dağ hızla büyüyormuş, dağın zirvesi yokmuş Yollarda iki büklüm, ağlayan kullar varmış Gözleri zirvelerde, dünya onlara darmış Bakmış saçında karlar, ayağında sızı var Zirve yine kaybolmuş, önünde geçilmez yar Karnı tok sırtı pekken, çokmuş ayağı kayan Demiş kendi kendine, uyan akılsız uyan! ! ! Fark etmiş ki o zaman, o dağ benlik dağıymış Nefsani arzuları kör şeytanın ağıymış Dünyayı istedikçe ulaşılmaz olurmuş İnsan aradığını, kul olmakta bulurmuş Vazgeçerek benlikten, güzelce abdest almış Gözyaşları içinde gerçek huzura dalmış Emine Yılmaz Dereci |
Itidal ve kanaat
Sahibi olan huzuru bulurmuş her zaman kutlarım kalemi hoşça kalın