Senin Aşkın Bin Ömrüm/e Bedel Sevgilim
Kaç acıya direndi kalbin
Kaç uykusuz geceyi yüreğinde söndürdün Ve kaç sabaha gözlerini kırpmadan bekledin Hangi yaranın içinde kabuk bağladın sen Hangi sokağı ürkek adımlarınla geçtin Senin aşkın bin ömrüm/e bedel sevgilim Buğulu pencereme adını yazdığım Şimdi yol üstü uğrarım sana Bir bardak çayını içerim İçim ısınır Ellerini tutarım Ellerim ısınır Gözlerine dalarım Gözlerim cenneti görür Belki yeniden filizlenen bir gül’sün İçimde buz gibi karları eriten bir baharsın Belki başımı dizlerine yasladığım bir nergiz’sin Bir yağmur tanesisin kirpiklerimi ıslatan Belki bir otobüs durağısın Ve son durakta tünemiş bir baykuş gibi seni bekliyorum Senin olmadığın bu şehir ölü gibi uykusunda sevgilim Öyle sessiz öyle sensiz ki anlatamam Yağmurlar Yağmurlar yağıyor bir yandan Bir yandan rüzgarın sesi Bir yandan toprak kokusu Tenime Tenime işlemiş sevdanın tılsımı Senin aşkın bin ömrüm/e bedel sevgilim Gözleri yollarda kalan çocuklara adını verdiğim Bir istasyondayım, yanlışsa da Bekliyorum ölümüne Seni yazdım Yazdım kalbime bir kere Biliyorum geleceksin Akşamüsteleri oluyor burda Karanlık Karanlık çöküyor şehre Bekliyorum Bir istasyondayım, yanlışsa da Düş görmüyorum biliyorum Senin yüzünü Yüzünü görüyorum Bir prenses gibi güzel olan yüzünü Beklemesini bilmiyor değilim sevgilim Heyecanım senin nerden geleceğin için Ya geldiğin tarafta değilse yüzüm Ya görmezsem geldiğini Ya gözlerin Gözlerin değmezse gözlerime Ya çekip gidersen Ben istasyonda beklerken seni Puslu bir gürültü var içimde Sanki dağların sisi içime çökmüş Sanki içimde paslı raylar üzerinde bir çocuk yürüyor Trenin geldiğine aldırış etmeden Senin aşkın bin ömrüm’e bedel sevgilim Beklediğim istasyona adını umud’um diye yazdığım.. İbrahim DALKILIÇ 06/04/2014 04:15 İzmir |