Otağ Tepe
bir ara kederli şeylerden bahsettik
yüz yüzeydik ve hava kırmızıydı bahtiyarlık yurdunun eski zamanlarına ait bulutlar geçerken üstümüzden gölgelerin şarkısını çevirip kulağıma göz yaşı derinliğinde duyuyor musun demiştin kökleri neredeydi bilmiyorum bahçeler uzun ve karmaşıktı mutluluk için beyazlarını öne çıkaran fısıldaşmalar uyanıyor kuşlardan önce ve kuşlardan sonra dallar varıyor yeni yeşilin göz ucuna hemen yanı başımızda bir köpeğin havlaması ile ürken kedi patlamaya hazır yaprakların mevsiminden geçiyorduk hava konuşmayın der gibi durgun bilmem ki aynı şeyleri mi düşünüyorduk bütün çocuklar ve acıları üstüne düşen sevinçlerimizi giydirsek ardına bakmadan giden ve gülümseyişlerin sitem eden oyunlarına baka bilsem diyordu şair otağ tepenin üstünden bahar ve ağaçlar yanılıyor kuyruğuna bağlı uzak diyarların bir yanı kederden kokuşmuş mavi bir yanını cambazların tuttuğu yokuşların erişilmeyen yanıdır bu güzellikler yapma böyle mutsuzluk çayı olmasın içtiğimiz iki elin taşıyabildiği sevgiden fazlası haram insana hiç olmazsa bakışırken göz göze basit olsana. |
Esenlik dileklerimle.