kent hikayeleri özlem düşmesigüzel hatıralar öldürülemez...! zembille indiğim zaman fotoğraflarına yaşlı bir gecenin şarap çarkında duyumsadım insan kokusunu özlemekti iki cümle arasına sığdırabilmek seni karanlık düşlerin tütünden dumanlar serdiğini saçlarımın arasından geçen hava boşluğunda anladım kaldı ki montaj edilen kentin sesleri seni an be an koynumdaki boşluğa savuruyordu bir anlıkta olsa yüzünün cennetinde kalabilmekti sevmek coğrafi betimlemeler içinde tarihsel kalıntılara gömülen gözlerimde olmadığın kadar var olmanın başka hiç bir açıklaması olamaz makyajı akan rutubetli duvarın görüntüsünde hayal ettiğim kentin daracık sokaklarında seninle yan yana yürüyebilmekti sevmek sirenler caddelerin yalnızlığa koşan zaman delirmesinde biz aynı yolun ince beline dokunmanın keyfinde olabilirdik belkide kalın bir kitabın insanı benimsediği cümlelerinde sen olmaktı sevmek arada cümleler üzerinden kavgalar ediyordu yazarın düşleri yinede hayatın toz pembe olmadığını kavrayarak olgunca sevmeye devam ediyordum seni kırık dökük harfler mezarlığında yaralı kelimelerden bir şiir yazdım yokluğuna sıfır duran yüreğimin gemisinde güverte dolusu anıda bir tebessüm yağmuru altında anımsadığım halinle duruyorsun artık barıştığım sensizliğin yanaşması yalnızlıkla beraber susuyoruz tam bir demli uykusuzluk kentin gözleri ve gözlerinden yudum yudum seni seyrediyorum ... kaç yüzyıldır senin saçlarında gizleniyorum ne olur sakın tarama saçlarını düşerek ölmekten değil kokuna hasret kalırım diye korkuyorum...! |