Menekşenin Kalbi
büyük odada oturuyorduk
yani küçükken her şey büyüktü dizleri arzulu bir pencerenin yokuşundan yıkanan gözlerimi avutuyordum çocuktum sonra yanı başımda bir ağaç dalları eğik ben mi kırılmıştım bilmiyorum bahtiyar ve mutsuz kuşlarını ağırlıyor gökle arasında ki mesafede başka kuşları eğilir başım eğilir eğilir kanarım iç sesimi çekimser dudağına uyanmaya yakın yaprakların dalgınlığı ve damla damla boynu bükük şarkılar o eski masallar sarı boyalı evin demir kapısı ardında atan kalbimiz ve heyecanımız ve duvardan sarkan menekşelerin öksüzlüğü hep öyle teselli ederim rüyalarımda kendimi o menekşe üzülüp gittiğimi bilirdi de kalbimi onarmak için rüzgara girdiğinde gölgesi ile seslenir usul ve sesiz boynuma sarılır kokusuyla ağlayacak olsam aynı kıpırtı ve heyecan döner başım kimi sevdiğimi unuturdum karanlık kendini koyulaştırıyor bir ayağım suyun içinde kayalıkları geçiyor mutlu balıkçıların suyu öpen kürekleri boşluğu ve denizi öyle ısıtıyorlar ki anlıyorum anlıyorum yağmuru sezinliyor rüzgar bahar gelecek dağların yelelerini okşayıp yeşiller bastırıyor aniden kaybediyorum kendimi baksana nereden nereye geldim. |