maviden ölümkan kırmızı şaraptı yüreğin içimi yıkardın hüzün akar gözlerim şimdi kurumaz hüsranın ferini söndürdün bakışların dağ gibi durur vurur yüreğime hükmünü düşüncemin evveli ve ahirini götürdün hayallere dalıyorum senli türküler geliyor dudaklarıma lal oluyor dilim dolanıp duruyor gece ve gündüz bilmem bu kaçıncı görmek uğruna tapındığım güz gittin acıların kaldı ve bütün vakitler beni sana bağladı aldın mavilikleri de koynuna beni canlılar mezarlığına saldın vardığın yer cehennem mi çağır yanına geleyim ellerinde ölümüm çek üstümden kül olmadan yanayım |
Öncelikle yorumunuz ve bu haklı eleştirileriniz için çok teşekkür ederim.
Evet haklısınız..
Şiir, bir anlamda da zaman sınırları olan rengarenk ama ciyak olmayan ses buketi demektir.
Bir çoşku anıyla daha tam olgunlaşmamış körpe bir şiiri salmışım...
Oysa; şiir demlenmeli, beklemeli diye ahkam kesenlerdendim...
Bu yetkin eleştirinizi dikkate alarak siz gibi gerçek şiir tiryakisi diğer dostlara daha fazla ses kirliliği vermemek için bazı sesleri kestim...
Defalarca okudum,
haklısınız bazı dizelerde ses değil rabarbalar vardı...
Tekrar bu katkınız için tüm içtenliğimle teşekkür ederim...
eleştirinin gerkliliği kadar, özeleştirinin de erdem olduğuna inanlardanım...
'maviden ölüm' artık benim değil, tüm şiir severlerin, şiir duyan, duyumsayan, şiir gibi atan yüreklerin..
umarım bu tavrım yanlış anlaşılmaz..
umarım şiirinizi o ses kirliliği ve zamnsız git/gellerden temizleye bilmişimdir.
saygılarımla..
umutadam tarafından 1/16/2008 7:03:50 AM zamanında düzenlenmiştir.