Yaslı Ülke KalemiAnka’nın gözyaşından inci damlatan kalem, Suskun isyan sabrını bir kenara bıraksa, Yırtılan fermanlara tanıklık etse alem, Yaslı ülke kalemi hecelere bir aksa, Mısralarla süzülse sayfaya azar azar; Kalem yurdun sesinden kim bilir neler yazar: Yıllardır Ortadoğu, Balkanlar, Filipinler... Kafkaslar’la birlikte kalbinde umut saklar, ’Böl ve yönet!’ diyenin zulmü altında inler! Tutsaklara yıllarca ağıt yaktı tutsaklar! Toprağa baş eğdiren alnımın hülyasından, Boynu bükük lâleye hüzünlü beden verdim. Tarih sayfalarından gelen gönül yasından, Terketmez sevdasına can feda eden verdim. Kırılmaz inat düşmüş esaret zincirine, Halkaları yıllarca eklenmiş bir birine. Hanginize yetmedi havası mı, suyu mu, Gökyüzünün mavisi, toprak ya da Güneş mi? Bir günde mi bozuldu hak-hukukun uyumu, Doğduğunuz gün ile yaşanan bu gün eş mi? Barışın güvercini savaşın kartalına, Yem oldukça katlandı insanlığın utancı. Pembe dudaktan düşen yeşil zeytin dalına, İnen topuk darbesi, kalbe saplanan sancı! Yankısını bulmayan kaç güvercin feryadı, Zulüm saraylarına çığlığını dayadı! Hangi yönetim gelse hırsı tanımaz sınır, Nemrut ateşinden mi miras kaldı kin sana? Hergün Dünya’nın başka bir bölgesi ısınır, Barış dururken savaş yakışmıyor insana! Barış havarileri ata dursun nutkunu, Şeyda dilli bülbüller tutsak kaldı kafeste. Gül aşkından kor alan özgürlüğün tutkunu, Bülbül bahtına küstü, kalemine berceste... Gündüz güneş ağladı geceleyin yıldızlar, Sayamadım kaç asır gönlüm derinden sızlar! Göğsümü mesken tutan tutsak bülbülün yası, Gül yerinde boy veren zehirli sarmaşığın. Elden bir şey gelmiyor dünya zalim dünyası, Bir kez yüzü gülmedi kül benizli âşığın? Tarih sayfalarında mazlumu inletenler, Adını şerden aldı zalimlikten soyadı. Korku tünellerinde sözünü dinletenler, Gökyüzünü siyaha yeri kızıl boyadı! Beyazında karardı Güneş’in yedi rengi, Ne ışıkta tayf kaldı ne Dünya’nın ahengi... Yeryüzünde herhangi bir ülkenin adını, Rastgele de söylesem orada çalıp-çırpan, Bir yönetim görürsen sanma ki inadını, Bırakıp da vazgeçer umut biçen o tırpan! Mutlu olur gençleri, yaşlı, dul ve yetimler; Barış ve kardeşliğin ispatlanırken rüştü. Vatandaşla kavgalı baskıcı yönetimler, Yurdunda işgal gördü halkı da esir düştü. Sırra kadem basıyor işin gerçek sanığı! Bu gözler neler gördü, bilsen neyin tanığı? Yeleli arslanlarım boğdurulmuş kediye, Hangi buzulda üşür kalbimdeki bu yanık? Kaç asır gelip geçti, niçin, hâlâ ne diye, Dostlarım uykudayken düşmanlarım uyanık? Gaflet uykusu halkı çekip almış derine, Hangi düşte alnına değdi peri busesi? Sanki ölü toprağı serpilmiş üzerine, Bak: ’Eşitlik!’ diyorlar uyan da duy bu sesi: Barış ve kardeşliğin ekseninde çakışan, Her ulusun şanına özgürlüktür yakışan! *** Bu şiir halkların kardeşlik ve eşitlik temelinde, barışın egemen olduğu bir dünyaya adanmıştır. |
Merhaba,
Yurdumuzun sesini yazan kalemler hep yazsın ne olur !
Duygunun hakkını veren dizeler için değerli kaleme teşekkür
ederim selamlar !