Sarıp Sarmalar Atar
yankısına seslensem boş bir kağıdım diyecek
beyaz ötesi bir şey söylesem kucaklayacak sarıp sarmalar atar bu bizden bu bizden değil diyecek sussam biliyorum çok kızar konuşup yuvarladım duyduklarımı baştan aşağı beyaz kağıda bir ölünün etrafına dökülen sözlerin ne olduğunu bilmiyoruz ucunu yakınca tükenmiyordu duygusunu anlatmak isteyen üzgün biz onun yanağına dokunup teselli ettik şarkılar söyledik içimizden duyulacak kadar çok gülümsedi eğip başını teselli ettik donuk bakışlarını biraz suskunluk içtik hal hatır sorduk duyuyor diye harflerini usulca fısıldayan arkadaşıma gerisi dünya işleri gerisi sonu olmayan koşuşturmaca dır deyip ekledi iyi adamdı rahmetli henüz resim olmak için hafızamızı silemedik duvarın yanı kıyısı soğuk yatakta dünler anımsayacak olduk bir koşuşturma aynı sonu dinledik dalıp bir birimizin hüznüne aynı masalı söyledik niçin karışıyorsun günleri saydıkça aniden geliyor yakalanıyorsun bu olmaz buda bu nergisin kırmızısıdır çıkıp söyleyeceğim heceleri karışan bir kekeme gibi mezarınızda dönen akrebi ertesi gün buzhaneye götürdüler sersefil kapılarda donuk yüzlerinin ardına bakıp saklamayacağına dair söz verdiler öldüğünü öylesine alışmıştı ki metal yataklar yorgun hatıralar istemiyorum deyip kalbindeki tüm inlemeleri bize söyledi ölümün tadını bilemeyiz dostlar bilsek de söyleyemeyiz yağan yağmurun ağzında açan karanlığı duysak da kimseye anlatamayız dostlar. |