MAVi
bir öğle sonrası
güneş vuruyordu evlerin beyaz duvarlarına ve mavi çerçeveli pencerelerine doğru pencerelerdeki çicekler kırmızı, sarı ve pembe açmıştı aşağıya doğru uzanan döşeme bir cadde de sahipsiz bir köpek topallıyarak gidiyordu duvarı çatlak bir evin önünde küçük bahçedeki ihtiyar kadına iki turist birşeyler soruyordu denizin üzerini yalayarak gelen ılık rüzgar hafif hafif yüzüme vururken sigaramın dumanı da alıp götürüyordu birden bir rüya içindeyim bir kuş oldum ve esen rüzgarla kayıyorum bir o yana bir bu yana mavi denizin üstünde birden yüzyıllar gerisine gidiyor zaman beki daha fazla belki daha az büyük gemiler ordular indiriyor içim sıkışıyor her yer savaş ve kan bana dokunmuyor bir sey ne mavi deniz ne gökyüzü ne de kırmızı sarı pembe çiçekler bana bir şey söyleyen yok küçük bir çocuğun omuzuma dokunduğunda annesi „özür dilerim bey“ deyince anlıyorum.... çıkıyorum dalmışlığımdan ılık rüzgar esiyor daha hafif hafif... |