HASAN BOĞULDUŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hasan Boğuldu efsanesi; mekanda, zamanda ve şahıslarda çelişkisi olmayan, olaylarda ise; yalnızca Hasan’ ın boğulma şekli farklı anlatılan 1800 lü yıllara uzanan bir Kazdağı efsanesidir.
Yüksekoba’nın yörük güzeliydi Emine. Oturmuştu yüzünde güzelliği demine. Arkadaştı, sırdaştı, yardımcıydı kimine, Gençlerin canı feda yeleğinin simine... Zeytinli ovasında bir gariban bahçivan, Maharetli, efendi sevgi dolu bir civan. Geçinir giderlerdi bir kerevet bir divan. Dul anasıyla evde yufka yürekli Hasan. Edremit’te Çarşamba günü canlanır hayat. Dağdan, bal, peynir, çilek, bin bir endemik nebat, Ovadan, mevsiminde taze güzel sebzevat. Yayladan, hasat sonu kurusundan bakliyat. Emine’yi Hasan’ın, burda kesti çizgisi. Karşılık buldu kızdan yanılmayan sezgisi. Tanışıp anlaştılar, böyle imiş yazgısı. Dilimizden düşmeyen bir sevdanın ezgisi. Hasan obalılardan istedi güzel kızı ; "- İçgüveyi gelirsen, yüklen kırk okka tuzu!" Beyoba molasında gayri tutmadı dizi. Terine karışınca yaktı sırtını sızı. Gökçebük göletinde yığıldı kaldı Hasan, Kız yüklendi çuvalı, dedi: "- Ardımdan davran!" "- Utanırım obandan, eğer bu ise ferman, Onlara makbul değil, yükü sırtına vurman." Yörük kızı inatçı, boş lafa karnı toktu. Yürüdü obasına, çuvalı eve soktu. Yüreği dayanmadı, engel olanlar çoktu, Gece bırakmadılar sabah da Hasan yoktu. İnerek Gökçebük’ü Sütuven’i dolaştı, Sel suyuna kapılmış yazmasına ulaştı... Sonrası dere boyu koşuşturma telaştı. Vadiye bu sevdanın hatırası bulaştı. Gökbüvet’i besleyen ince deredir Güre. Hasan nasıl boğulur, ayağı bassa yere? Bit yeniği var bunda söylemezler ellere, Dolandırırlar lafı getirirler sellere... Hasan’ın boğulması dokundu onuruna, Oturdu Gökçebük’te göletin kenarına, Saldı yürektekini gözünün pınarına, Asıverdi kendini Emine Çınarı’na! |