Kırk Yıllık Mürekkebin Feryadı
Yine söz mülkü hilal gözlerine düştü
Hiç dayanır mı gözlerim halesine düştü Sen bu cihan içre doğan bir güneşsin En asil kıvılcımlara eş değersin Gidişinle ruhuma setr çekti mağbedin Gel kapımın eşiğine ne söyler garibin Bazı zaman sam yeline tutulurum Ani hıçkırıklarla dolu sevdam benim Mum içinde söz tüter Söz zamana yenik düşer Dilimlenir örselenmiş kefen Kağıtların makberinden... Bir hazan-vari yaprak düşer saçlarına Soluk-sıcak bebek beşiği kucağına Ne kalır yana yana sabahından akşamına Can verir döne döne baharından hazanına Eritir şişeyi tavırların, sabır mevsiminde Ol şişe ki cam mülkünden kopmuş demde Sen sevgilim beni duyacaksın elbet Gönül sabr et ! Ey yâr Sırrımı el-aleme deme ol aşk diye sükût et ! Kara sevdanın adı ne zamandır aşk olmuş ? Kırk yıllık mürekkep seninle sararıp solmuş... |