yeşile çalan renklerinde savrul göz bebeğimin teslimiyetle tanış ve veda et isyanlara dudağına sıkıştırılmış sözcükleri aforoz et ibadet ayinlerinde savrulsun isimsiz kalan yanın sus dolsun büyük harfli cümlelerine kayan yıldızları hecelerin dizilişleriyle yargıla gün ışığına koşan pervanelere bak! ve kaçırma gözlerini ışığın zerresinden bu tirat da beni affet! bekletip de gelemediğim her düş zamanı için bağışla beni ne olur
ayakları çıplak yüzleri kınalı kadınların yanından geç başında lacivert takkesi olan adamın elini öp! yaklaşırken yeni bir masala kendini bul eski hikayenin sayfalarında kuytularda unutulmuş başka öykülere inan kendini de bağışla yağan yağmura karış sonsuz damlalarla iri taneli başakların ötesinden geçip adanmış sözcüklerin ülkesine gir turnaların semahın da kalan gülüşleri kat önüne ve ilikle ömrünü en yalın gerçekliğe sevda masallarına inan onların ilahisinde dinlen solarken karanfiller goncaya vuran güllerin kırmızısında gülümse yok olmayan dünlerden bu güne sataşmayan yarınlardan geç erteleme zamanı sabaha yağan şebnemler in yakarışlarını dinle ve akıt en dipteki göz yaşlarını ağlama sevda tanelerinin ayazı... ağlama!
kuru dalların arasında soldu gençlik dediğin deneyimlerin kadim ayak izlerinde çoğaldı kaybolmuşluğun sıkışıp kaldı çınar ağacının gölgesinde bilgeliğin secdesini kaybetmiş ve umutları solmuş mozaikli yollarda yarılandı yaşantı rayiha kokularına adanmıştı oysa bu rüya ...
tragedya oyununun en görkemli sahnesinde doğsun realite kalaylanmış cümleler parlasın dudağında zor da olsa ilerle eski kentin tozlu zaman koridorlarında çekmeceleri naftalin kokan akşamlara yatır benliğini arsız gülüşler dize gelsin kırık ikindilerde lime lime olmuş perdeler sallansın pencere pervazlarında savrulsun tozlar zamanın üzerinde kupa arabası geçerken kentin tenha sokaklarından suale dalsın kimliği olmayan adamlar mayınların henüz gömülmediği bahçelerde koşsun çocuklar ve sığınsın bir meleğin kanadına...
rüya mevsiminde baş rol oynayan ihtişamlı kadın dönmek için koşsun geride kalan fizana amadeus başını kaldırsın o anda fırlasın piyanonun içli tuşları müzikle yıkansın baharat kokulu akşamlar...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
rüya mevsimi şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
rüya mevsimi şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
“ kuru dalların arasında soldu gençlik dediğin deneyimlerin kadim ayak izlerinde çoğaldı kaybolmuşluğun sıkışıp kaldı çınar ağacının gölgesinde bilgeliğin..."
“ müzikle yıkansın baharat kokulu akşamlar...”
Ne şarapsı, Ne romantik, Ve ne de baş döndürücü kokar, Hele bir de, “Müzikle yıkanmışsa” “Baharat kokulu akşamlar…” Buna başka çeşit nasıl bir LAF edinebilir ki ?
“ Sırrı dökülsün ölümün ve büyüsün kelam…” gibisi… Birebir o anlamın içini derinleştirmiştir. Son sihirli söz, Artık bütün ihtişamıyla denip bitmiştir...
“ bekletip de gelemediğim her düş zamanı için bağışla beni ne olur…” Düşlerde gezinip durmak !... Düsten düşe koşturmak !... Düş dünyalarını kapı kapı dolaşmak, Aşkın sıradanlığını yırtmak, Yaşayan aşka tazelik katmaktır… Ziyaret gecikmeli olsa da, Duygular her zamankinden sıcaktır !...l
“Kapat gözlerini sevgili Kirpiklerimde sabahla…” Ben de uyan bana, “Kirpiklerimin” arasında ! Göz bebeğim ol , Ruhumu aydınlat bana ? Orada kal Kirpiklerimin arasın da, Bakış ol bana ? Gözlerinden bakayım yaşamın tadına Senin bakışlarından keşfedeyim Aşkı’da Sadece ayaklar görüyordur sen yokken kaldırımlarda Ama yaşam kararır inan buna, Bakışların bakışlarım da olmazsa !... Tüm bunların olabileceğini umuyorum Bir sevgilinin kirpikleri arasında sabahlanınca “Merhaba ! “ diyecektir ilk kez İşte o zaman sana Yeni bir dünya, Yeni BAKIŞLARLA !!!...
Boyuyor ruhunu “rüya mavisi” Mavi suskunluğun tetiklemeleriyle Doymuyor ölümün güzelliğine, Bakmadan “Piyanonun içli tuşları” Kan pıhtılaştıran mavi dillerine Devam ediyor öldürmelerine…
Zor duygu !... Zor dil !... Zor kalem !... İyi ki bir çırpı da okunmuyor ? O yüzden aklı dolduruyor… Yüreği doyuruyor… Tadını kalıcı yapıyor… Hatta okudukça insanı, Şiirden adam yapıyor !...
Size, Uzun süreli mutluluklar diliyor !!!...
Onatça tarafından 1/2/2014 3:45:09 PM zamanında düzenlenmiştir.
mavi deyince güzellik yayılıyor her yere gökyüzünün ve denizin rengi gibi müzikle yıkanınca da ahenk çoğalıyor şiir kokusu işte yazdıkça yayılıyor satır satır her yere teşekkür ederim çok güzel yorumunuzla onurlandırdınız sağ olun mutluluk ve güzellikler yeni senede saygı ve esenlikle
tragedya oyununun en görkemli sahnesinde doğsun realite kalaylanmış cümleler parlasın dudağında zor da olsa ilerle eski kentin tozlu zaman koridorlarında çekmeceleri naftalin kokan akşamlara yatır benliğini arsız gülüşler dize gelsin kırık ikindilerde lime lime olmuş perdeler sallansın pencere pervazlarında savrulsun tozlar zamanın üzerinde kupa arabası geçerken kentin tenha sokaklarından suale dalsın kimliği olmayan adamlar mayınların henüz gömülmediği bahçelerde koşsun çocuklar ve sığınsın bir meleğin kanadına...
rüya mevsiminde baş rol oynayan ihtişamlı kadın dönmek için koşsun geride kalan fizana amadeus başını kaldırsın o anda fırlasın piyanonun içli tuşları müzikle yıkansın baharat kokulu akşamlar...
sırı dökülsün ölümün ve büyüsün kelam...
maide özgüç
Hayale yolculuk güzel anlatımdı severek okudum Usta kalemi alkışlıyorum ______________________________Saygılar
yeşile çalan renklerinde savrul göz bebeğimin teslimiyetle tanış ve veda et isyanlara dudağına sıkıştırılmış sözcükleri aforoz et ibadet ayinlerinde savrulsun isimsiz kalan yanın sus dolsun büyük harfli cümlelerine kayan yıldızları hecelerin dizilişleriyle yargıla gün ışığına koşan pervanelere bak! ve kaçırma gözlerini ışığın zerresinden bu tirat da beni affet! bekletip de gelemediğim her düş zamanı için bağışla beni ne olur
ayakları çıplak yüzleri kınalı kadınların yanından geç başında lacivert takkesi olan adamın elini öp! yaklaşırken yeni bir masala kendini bul eski hikayenin sayfalarında kuytularda unutulmuş başka öykülere inan kendini de bağışla yağan yağmura karış sonsuz damlalarla iri taneli başakların ötesinden geçip adanmış sözcüklerin ülkesine gir turnaların semahın da kalan gülüşleri kat önüne ve ilikle ömrünü en yalın gerçekliğe sevda masallarına inan onların ilahisinde dinlen solarken karanfiller goncaya vuran güllerin kırmızısında gülümse yok olmayan dünlerden bu güne sataşmayan yarınlardan geç erteleme zamanı sabaha yağan şebnemler in yakarışlarını dinle ve akıt en dipteki göz yaşlarını ağlama sevda tanelerinin ayazı... ağlama!
kuru dalların arasında soldu gençlik dediğin deneyimlerin kadim ayak izlerinde çoğaldı kaybolmuşluğun sıkışıp kaldı çınar ağacının gölgesinde bilgeliğin secdesini kaybetmiş ve umutları solmuş mozaikli yollarda yarılandı yaşantı rayiha kokularına adanmıştı oysa bu rüya ...
tragedya oyununun en görkemli sahnesinde doğsun realite kalaylanmış cümleler parlasın dudağında zor da olsa ilerle eski kentin tozlu zaman koridorlarında çekmeceleri naftalin kokan akşamlara yatır benliğini arsız gülüşler dize gelsin kırık ikindilerde lime lime olmuş perdeler sallansın pencere pervazlarında savrulsun tozlar zamanın üzerinde kupa arabası geçerken kentin tenha sokaklarından suale dalsın kimliği olmayan adamlar mayınların henüz gömülmediği bahçelerde koşsun çocuklar ve sığınsın bir meleğin kanadına...
rüya mevsiminde baş rol oynayan ihtişamlı kadın dönmek için koşsun geride kalan fizana amadeus başını kaldırsın o anda fırlasın piyanonun içli tuşları müzikle yıkansın baharat kokulu akşamlar...
sırı dökülsün ölümün ve büyüsün kelam...
maide özgüç
Güzel vurgular vardı şiirde şairemizi kutluyorum.Yunus diyarından selamlar.