Yağan Bendim
Bir binanın yedinci katından
Yağmur damlalarını izliyorum Bir pencerenin ardından Esen rüzgarın ağaçları salladığını Ve köpek seslerini duyuyorum Korkum içimle bütünleşmiş bir halde Kendi yaralarıma sarılıyorum Acılarımı bir bardak çayla demliyorum Demli ve kaçak bir çay bu Sokak lambasına dikiyorum gözlerimi Sokak lambasında bir umut vardı sanki Sanki içimde yanıyordu o sokak lambası Ve gül bahar’a dokunuyordu Rüzgarın dalından düşürdüğü yaprağı Bir su damlasıyla derin nefes alıyordum İrkildim ve gülümsedim kendime Bir yandan üşüyordum Bir yandan korkuyordum Ve bir yandan ağlıyordum Ben ağlıyordum Pencereme damlıyordu göz yaşlarım Penceremden izliyorum Gecenin mayhoş sarhoşluğunu Gecenin ayaz soğuğunu Benimkisi müsait bir yanlızlıktı Bir binanın yedinci katında duran Bir nedeni yoktu Sadece ağlamak istiyordum Pencerem ve yağmur bahaneydi Yağan bendim Üşüyende bendim Acılarıma sarılıp ölende bendim Çocukluğumu hiç hatırlamam ben Şimdi çocukluğumu yaşamak istiyorum desem ayıp kaçar mı Hem çocukluk yaşla sınırlandırılmamalı İnsan hissettiği yaştadır derler Benim neden hiç kimsem yok Ben kimsesiz miyim Yedi katlı bir binanın penceresinde bekliyorum Sadece beklemiyorum tabiki Arada kitap okuyorum Kaçak çay demliyorum kendime Bazen unutuyorum Masaya iki bardak indiriyorum Sonra farkedip kaldırıyorum Bazen o bardaktaki çay buz gibi oluyor Kendime benzetiyorum o zamanlar İçime yağan kar gibi oluyorum Neden ben üşürken sana sarılamıyorum Neden yanımda sen yoksun Kendi kendime ölüyorum Ve sanki içime kış haps olmuş gibiydim Gül bahar’a dokunuyordu Bütün ağaçlar yaprak döküyordu Toprak yağmur kokuyordu Ben ağlıyordum Penceremden içeri yağmur yağırodu Yağan bendim Üşüyende bendim Acılarıma sarılıp ölende bendim İbrahim DALKILIÇ |