1
Yorum
10
Beğeni
5,0
Puan
853
Okunma
Sen bilmezsin,
Sancılı bir güz ertesinin
İlk gündoğumuydu yalnızlık
Menevşeler b/aşka açardı
Esmer lekeler belirirdi
Mavi enginliğin kıyısız bağrında
Fay hattının üzerine kuruluydu umutlarımız
Zelzeleden nasibini alırdı
Enkazı yuva bilen düşler
Biz hep o yığından sağ kalkıp
Çadırlara sığdırırdık şen kahkahalarımızı
Sen bilmezsin,
Raylara oturup da beklerdik vuslatı
Hiçbir tren uğramazdı istasyona
Hiçbir yolcu geçmezdi kayıp kent durağından
Heybemizi sırtlanıp kırlara giderdik
Parmak uçlarımızla değerdik güneşe
Çimlerin üzerine serip örtümüzü
Heybemizdeki hüzün katığından yerdik bölüşüp
Sonra yaz yağmuru boşalırdı saçlarımıza
Kaçmazdık…
Sırılsıklam yaşarken dostluğu
Bilirdik, elbet tekrar doğacak güneş
Ve belirecek gökkuşağı semada
Gurur oturacak gamzelerimizdeki saltanatına
Sen bilmezsin,
Dün kırılan camdan yüreğimiz
Bugün onarırdı yarasını, iz bırakmadan…
Kaçamak bir bakış yeterdi ya da eğreti bir gülüş
Kinimizi kınına sokmaya…
Şimdilerde paslanmaya yüz tutmuş şarkılar
Marş olmuştu dilimizde
Ve kalbimize ilaç.
Bir kıvılcım düşerdi ve büyürdü yavaş yavaş
Sen bilmezsin,
Kestane kokulu gecelerin
Aydınlık huzurunu
Bizcillik vardı eskiden bencillik yerine,
“Birimiz hepimiz,
Hepimiz birimiz için” derken el ele
Doruklarda yaşardık güveni
Ve hissederdik iliğimize dek
Masumiyet güneşini
Ellerimin toprağına sevgi ekince
Filizlenirdi çocuksu gülücükler
Sen bilmezsin çocuk!
Şimdi satılık mutluluklara gebeyken hayat
Ve eli kolu bağlı otururken kainat,
Artık dostluk mazinin arka sokaklarında kalan
Siyah beyaz bir fotoğraf karesi...
Kirlenmemiş kalpleri
Sen bilmezsin çocuk,
Vakit çok geç....
5.0
100% (11)