Amfibi
bilmiyorum
nedense ağlıyoruz yine bu akşam kendimi bozup bozup kuruyorum yağmura izmir fuarında bahadırı görmeye kurulu aklım ve uykusu uyduruk palmiyelerin önünden geçiyoruz dışarıda kaybolmuş birilerinin tedirginliği hiç rahat olamıyorum nedense fil bahadır ölmüş yüz kilometre uzakta amfibik kurbağalara çıkartma posterleri satan denizcilere karartmalı gece yürüyüşü tertip ediliyor sakızcılar limanında boğulmuş onbaşılar ve erlere müteakip yankıları kavuştukça o müstehcen tepeye tam tesisat kuşanmış on kilometre git gel ve koğuş sıcak kalorifer peteklerine dökülen ağrısını ve yorgun nöbetçilere kendini öldürtmeyi unutturuyor kasaturalar şimdi bana aynı şehirde geçmişi hatırlamak için gelmediğim halde büyük çam ağaçlarının arasına saklanmış kiliseye kulenin beşinci katından ve sonradan olma çocuk bağırtıları arasından hafızama kurşunlar sıkıp seni ne kadar çok sevdiğimi söylememi istiyorsun asla olmaz asla o sünnet konvoylarının sevinciyle uyanmayacağım bir daha ve bir daha konak da konaklayıp sabahı kurcalamayacağım seninle. |
Severek okudum kurguyu.
Dostlukla