GİZLİ............ağlamak inadına söylenen türküler gibi........... ağlamaların arasından döke saça ne varsa görebildiğim işte onların acısında özledim seni............ inatçı ve huysuz bir adamın kartpostalı acıyor şehrin duvarlarında ne tuhaf ne amansız bir rastlantı demeden büyük bir hasretten boşalıyor tuzlu suların yetim hali anlasana be sevgili yüreğimi alıp/da gitsem hangi toprağın gizlisinde saklayabilirim seni ağır hasta cümlelerin tükenmeden kurşunlar serptiği bir hayatta hangi ağaç gölgesinde arınır artık sensizlik...... peygamber aşkına suskun bir yoksulluğun tok olması adına yavaşça kıyametler düşkünü dağından aşağı iniyorum say her patikanın bombalanmış toprağı alıyor beni ince bir yalnızlık acıyor kavruk düşlerimde ve orada uyanan yağmurlar birden tanıyor seni susarak baktığım yıldızlar çömeliyor karanlık ağacına ahşap duygulardan dökülen yapraklar sarıyor aklımın çocukluğunu kıvranarak boş bir hayalde dokunuyorum sana çocukluğumun çok uzak bir büyümesinde kavrıyorum yokluğunu ateşten duman alıyor sessizliğimi ve ben yitirilmiş ne varsa aşk adına duymazdan gelerek susmaya devam ediyorum çığlıkların sularında.............. bur/daydım yüzyılın çıkmaz bir yılından sesleniyordum sana içime dolan kuşların kanatları değiyordu şarkılara sen arkan dönük yıldızları asıyor/dun denizin kucağına ve seni doldurarak gözlerime koştuğum sokaklar ağlıyordu ihtimallerin utangaç vaktinde ben seni özlerken hiç bilmediğim yanılgıların ateşlerinden dökülüyordum ırmaklara ardından bağıra bildiğim kadar seviyordum seni........ şehrin dört duvar sokaklarından çıkarak merdivenden gökyüzüne geride bırakıyor sanıyordum sensizliği kağıttan umutların arasına sıkışıyor sanıyordum hayaller soluma düşen akvaryumda çoğalır diye düşünüyordum aşk ve sandığım gerçeklerde yüzü koyun düşüyordum susma/lara..... ikide bir özlediğim soğuk mevsimin buğusunda kaldı ellerim artık hissedebildiğim kadar kaybettim geride bir avuç deniz feneri bir akıllık düş kaldı masumiyete bir ömürlük zamanda............. |
yüzyılın çıkmaz bir yılından sesleniyordum sana
içime dolan kuşların kanatları değiyordu şarkılara
sen arkan dönük yıldızları asıyor/dun denizin kucağına
ve seni doldurarak gözlerime
koştuğum sokaklar ağlıyordu ihtimallerin utangaç vaktinde
ben seni özlerken
hiç bilmediğim yanılgıların ateşlerinden dökülüyordum ırmaklara
ardından
bağıra bildiğim kadar seviyordum seni..
Muhteşem bir fon müziği eşliğinde güzel bir şiir okudum
Kutluyorum şahsınızı
sevgi ve saygımla.