Dokunamazdım
beni şakacı seven kız
gülümsüyor yaşlı adam biraz daha çoğalsak ben ağaç ya sen duysam sesinizin ince sevinçlerini yemyeşil olsam ve şapkanız vardı aydınlık uzun mu uzun sarı saçları rüzgarla dalgalanan ufuklarımız vardı hani sana sevgiyi dokunurken anlatan beyaz elerim yok şimdi belki sende yoksun geceyi kaçıran karanlığa sorulduğunda dudakların acımayacak demiştin ne olur hatırlasınlar biraz biraz üzüldüğümüzde bulutlar ne kadar çok geçiyoruz hiç düşündün mü beni bil bakalım şimdi neredeyim duysan sevinir hatırlarsın postalımdan çıkan parmaklarımı gülsen hatırlarsın bilirim dokunamazdım sağılmış sütler kırmızı bir kova ve yeşil çimenler anlatsam ne çok ne çok var diyecektin unuttun mu ineğin burnundaki komik öfkeyi yani samanların içinde oturup uzattığınız tasa çekimser davranan o halim eski bir anımız mı bilmiyorum hepimizin aynı anda gülümsediği sakın orada olmadığıma inandırmayın beni sarılırken boynuma seni çok seviyorum demiştin elmalar düştü düştü sepetini dolduran kaçtı ve her gece kan ter içinde uyanan dudaklarını kırmızı arzularla süsleyip karanlığa yalvaran aşkı öğrendim aşkı öğrendim o şakacı köylü kızından. |