H.E.S.en çok kızılağaç olurdu bizim oralarda ne çiçek ne bir yemiş verirdi ama bir yağmur damlası düşmeye dursun anlatılmaz bir senfonı kurulurdu dallarında gürleyen gök başka bir ezginin düetiydi çatılarda kesme taş evler bir saray edasında nasılda baba görünürdü dağlarda sesinden tanırdı herkes ya belçika yapması ya atmaca elli üç peşpeşe patlardı eğri büğrü parmaklarda derelerimiz vardı ilkbaharda bulduğu herşeyi önüne katardı tahta pencerelerde insan yığınları hiç durulmayacakmış gibi akan kudurmuş suya bakardı bir gün pahalı arabalarla kimisi yarık dudaklı kimisi papyonlu sermaye sahipleri geldiler tecavvüze uğrayan günahsız bir kadın gibi dağlarımızı kasıklarından deldiler siz ’ne edeyisunuz’ dedik HES dediler... Havuzuna bedeva su istediler Şerefsiz Beyefendiler... |
var ol
maalesef ki çaldılar suyumuzu