savruldu ateş / külden kentler düştü sırtımıza
unuttuk adımızı şarkımız kalmadı yitirdik
çalacak kapılar çoktan kırılmıştı elimizde
derken bütün kitap ve sözlerden de silindik...
kıyısı sarhoş sahiller çarpıyor sesime
ışıklar kapatmış perdesini ay şüpheli
buluta
yakamoz mu öptün gözlerin hala ilk gün
yoksa yenik bir ihtilal mi kirpiklerine sürdün
bir sana sordum bunları bir de şiirlere
herkes gitti kalmadı bak / bir köpek gölgesi bile
ıslığımda kırık bir ezgi sanki
yağmur yağacak
ve bütün tapınaklar yine / hep yüzüme kapanacak...
evvel masallar içindir sözüm rivayetsiz ağzıma
saklımda tek bir küfür yok olası bir keşke
herkesin tenhalığı serüveni ve sesi kadardır
bu yüzden yolculuklar hep kendi kalabalığını taşır
zaman / yaşam içindir dilsizim her mezar
kuytumda tek bir sus yok okunası bir beyit
göğsüm dökülüyor hangi
gülüş düşse yüzüme
bir ben mi kaldım aklıma ahu ömrüme zifir tetik...
ıssız limanların bir yoksul hikayesi olur
yakılmış dağların taşlanmış denizlerin
bir kar tanesi bile
gülümsetebilir
aşkı
yavuklunun yanağında çiğdem olmuşsa
dağılmış bir coğrafyadır oysa yeryüzü
ve rüzgarlar sığınmak nedir hiç bilmezler
kasıklarında kasırga büyüten bu telaş
her nasılsa yaralı turnalar gibi göçerler...
sevdiğim
saçlarındaki
siyahı yoluma bağışla
uslanmaz nişangahlar kalsın
her geçit müebbet bir çığlık
varsın alnıma terin kadar yazılsın
dökülsün ayaza durmuş günler yüzünden
dağılmış korkuları çıkar yüreğinden
bir b
aşka bahar yok
yemin ve
aşk adına
serin akşamlarda omzunda serçeler
titreyen ellerine benzerler
ve sen hala...
sevdiğim
akasyalar arsız açelyalar nazlıdır
ayak bileklerin kırağı yangını
savrulan geçitlerde eşkıya sazı
çalacak ömürleri dağlara emanet
kan tutmaz nehir / kin bilmez
hederden kedere dönen ovalar
sahipsiz bir türkünün çok sesli makamıdır
kor seherlerin dokunuşu el yakar
yürek çatlar ısırgan otu ısıtmaz
zühre yanar kimseler duymaz
ve sen hala...
ve sen hala incinmiş mektuplarda giz
adımları ürkek yüreği yamaçlarda sis
topukları tarhana çatısı alnı dağlı bir is
okunmuş kitabeler gibi sessiz...
taşları naçar sokaklar vuruyor yüzüme
ve tanıdık bir
yağmur bile yok üstüme
ey hüznünün buğusuna düşen cam yorgunu kız
ömrümüz ıslah olmaz bir patika / hani yol geçen
bütün bildik bültenler bırak beyhude kalsın
saklısız duran tek bir ağaç yok gölgesine
kuyuların bile kuytu kaldığı koyu köşelerde
yusuf&
8217;un yıldızlara anlattığı bir masalsın gözlerimde...
Mert Metin