Çekinme, buyur gel ...
Acılarıma tuz değilde,merhem olup,
yeni yeni bilmedik, tanımadık yara’lar açıpta, yüz üstü bırakıp kaçmayacaksan, çekinme, buyur gel ... Küf tutmuş bir hayatın örtüsünden kurtulup, saf, duru, bembeyaz bir kar’ı delip, gökyüzüne selam veren kardelen olmak istersen, buyur gel... Karaları giymiş bir gecenin ortasından,nur misali fışkırıp, zifiri gecelerimde, başımın üzerinde parlayan bir yıldız olmak istersen, çekinme, buyur gel... Kuzgunların yuva yaptığı bu şehirden ilelebet kurtulup, uçurum boylarına paralel yüce dağların, yemyeşil vadilerinde,kanat çırpan bir kelebek olmak istersen, çekinme, buyur gel... İki yüzlülüğün dalga dalga büyüdüğü, herşeyin kördüğüm olduğu, insanların kem gözle ve küçümseyerek baktığı,şirret dolu bakan gözlerden kurtulmak istersen, çekinme, buyur gel... Sahte aşk sözcüklerinin kulaklara perçinlenmiş tümcelerinden sıyrılıp, sevgi denizimin durgun ve berrak sularında, yelkenlerini indirip demir atmak istersen, çekinme, buyur gel... Sevdaların ipe asılıp,temize çekme gayretinde olan yüreklerin, iki yakasındaki mandallarından kurtulup, özgür bir aşk ikliminde, huzur dolu bir sefere çıkmak istersen, çekinme, buyur gel... Baktığın aynaların seni çıldırtan yüzlerinden,tüm siyahlarını çekip, ela gözlerimin parlaklığında, yaşayıp, yaşlanıp kendini bulmak istirsen, çekinme, buyur gel... Yetim düşlerinin tozlu raflarında olması imkansız hayallerinden çıkıp, hiç birşeyin hayal olmadığı,bire bir gerçeklerimle yaşamak istersen, çekinme, buyur gel... Yüreğindeki volkanik patlamalardan açılan yaralarını, serin ve bir o kadar’da temiz gönlümün ’’Aşk’’ şelalesinde sarmak istersen, çekinme, buyur gel ... Ben buradayım, seni (Aşk-ı) beklemekteyim, geçmişini bir kenara bırakıp, geleceğine adım atıp, benimle gelmek istersen, çekinme, buyur gel... |