Diyarba(k)ırım
Her an başım Diyarbakır gibi
Dönerdi.. Yüzümde yanıp sönen silahsız bir gerilla yürüyüşü.. Uçurumları avuçlarında taşıyan ceylanları. Ve birer birer beni terk ettiğin o bakışlarında ürkerdim.. Yaramaz çocuk rolünde kovalanırdım kadercilik takılan sahneleri. Her sokak arasında sana fişlenme heyecanını yaşıyordum. . Sonra jop yer gibi morarırdım , ve sağlam kemiğim kalmazcasına titrerdim. Oysa hiç çocuk kalmadım . Hani Diyarbakır dolardı ya nefesim Usulca, hatta neffessizce seyrine dalardım. Sonra tekrar çalardım, delinmiş cebimde sakladığım Diyarbakırımı... Aslında biliyordum, eşkiyaca kokan gözlerime saklayamazdım seni. Herkes seni bende bilirken , seni çoktan kaybetmişliğimi... sokak başında çocuklardan mendil alırdım. Belki duaları kabul olur avuntusu. Sonrasında oyuncak bombada infilak olurdum Evcilik oynadığım bir çocukluk geleneğinde.. . Halbuki Diyarbakır’ı yakından bile görmüşlüğüm yoktur ilk yerleşik hayata geçen kişi benmişim gibi. yalnızca sende yaşlanırdım... ilk sevdayı, ilk devrimi biz üstleneceğiz gibi... sen ise benden habersiz, kilometrelerce uzağımda tanımadığım ülkelerin başkenti olurdun.... |